Terörü de yoksulluğu da eğitim bitirir...

Eğitim düşünürlerinin, yazarlarının, felsefecilerinin, kısaca eğitim adına fikir üreten herkesin temel bir sorunu var bugünlerde o da bıkkınlık. Evet artık bıktık. Söylediklerimiz, düşüncelerimiz ve yaptıklarımız asla ciddiye alınmıyor. Siyasi iktidarlar dikkate almıyor, toplum dikkate almıyor. Bu da bizlerde ciddi bir yılgınlık ve çaresizlik hissi uyandırıyor.

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 22 Eylül 2015 20:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Terörü de yoksulluğu da eğitim bitirir...

TURGAY POLAT

Peki ama neden? Cevap aslından çok basit; bizim söylediklerimiz siyasilerin hoşuna gitmiyor çünkü eğitim sonuçlarını uzun vadede veren bir iş olduğu için oy getirmiyor. Ekonomistler duymak istemiyor çünkü uzun vadeli yatırım gerektiriyor eğitim. Toplum dinlemek istemiyor çünkü değiştirmeye gücü yetmiyor ve emek gerektiriyor. İşte bu yüzden bizi dinlememeleri doğal değil ama nedeni anlaşılır bir durum.

Peki ama memleketin durumu ortadayken toplumun değişimini ve gelişimini sağlayacak yegane çözüm olan eğitim ve onun gereklilikleri neden yapılmıyor? İsterseniz bu konuda size biraz tarihi bilgi vermek istiyorum. Yıl 1921 Kurtuluş Savaşı'nın en sert günleri yaşanıyor. Toplum bir lokma ekmeğe muhtaç, üç yüz yıldır savaşan her savaşta yenilmiş bir toplum. Toplam fakir, aç ve yorgun. O günlerde Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921'de, Ankara'da "Maarif Kongresi" (Milli Eğitim Kongresi) toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hatta kongrenin açış konuşmasını kendisi yapmıştır. Bu konuşmasında: "Yüzyıllarca süren derin idari ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz eğitim alanında kullanmalıyız" diyen Atatürk, acı bir gerçeğe parmak basar: "Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım" der. "Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri" olarak selamladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir. Çevresine inanç aşılar: "Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur" der. Sonra Kurtuluş Savaşı kazanılır ve eğitim alanında dünyaya örnek olacak köy enstitüleri, köy mektepleri, maarif devrimleri yapılır. Önce köyler eğitim sistemine dahil edilir. 15 yılda her yıl ortalama %8 büyüyen ekonominin lokomotifi eğitilmiş nesiller olmuştur. Eğitim Atatürk'ün en büyük silahı olmuştur.

Kurtuluş Savaşı'nda bile bu ülkenin tek kurtuluşunun eğitim olduğunu dile getiren Atatürk hariç ondan sonra gelen hiçbir yönetim maalesef eğitime uzun vadeli yapmak yerine küçük değişikliklerle toplumun gözünü boyamayı tercih ettiler. Maalesef felsefe, matematik, bilim, çağdaş medeniyet gibi kavramlar eğitimin içine bir türlü giremedi. Son dönemde ise dünyanın gelişmiş ülkeleri bütün kaynaklarını - kastım insan, para ve siyasi inançtır- eğitime kaydırırken biz maalesef halen buralardan çok uzaktayız.

Bunu söylerken bana kızmayın bakın size birkaç örnek vereyim. Singapur 1990 yıllarda eğitim alanında 53 ülke arasında 37'nci iken son PİSA'da 3.olduysa, G.Kore 20 yılda eğitim alanında yaptığı değişikliklerle 5 bin dolardan 35 bin dolara yükseldiyse, insani gelişmişlik, gelir adaleti, toplumsal kalkınma eğitimle olduysa ve biz daha STEM'i, yazılım, kodlama, teknoloji üretimi, bilim, matematik konuşamıyorsak sanırım bana hak vereceksiniz.

Çözüm mü? Oldukça kolay, Türkiye'de siyaset eğitimden elini çekmeli, eğitim ekonomi ilişkisi güçlendirilmeli, eğitim politikası devlet politikası olmalı ve en önemlisi çağdaş normlara göre eğitim sistemi yapılandırılmalıdır. Sonra 10 yılda 20 bin dolar, 20 yılda 30 bin dolar milli gelire ulaşır ve terörü, yoksulluğu sona erdirmiş oluruz. Denemesi yapıldı inceleyin.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber