AYM, eşin HAGB'sinde dolayı POMEM'den çıkarılmayı haksız buldu

Anayasa Mahkemesi, eşi hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından dolayı POMEM'den çıkarılan öğrencinin açtığı davada adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 28 Ocak 2022 01:29, Son Güncelleme : 28 Ocak 2022 10:47
AYM, eşin HAGB'sinde dolayı POMEM'den çıkarılmayı haksız buldu

İstanbul Arnavutköy POMEM'e 2013 tarihinde atanan bir aday, eğitim süreci devam ederken, eşi hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararından dolayı öğrenciliği sonlandırılmıştır. İşlem yönetmeliğin 7. maddesinin (g) bendi uyarınca yapılmıştır.

Açılan davada Ankara İdare Mahkemesi davayı reddetmiş, Danıştay da idare mahkemesi kararını onamıştır.

Anayasa Mahkemesi aşağıdaki gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir:

81. HAGB, erteleme ve kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar gibi hükmün ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından biridir. Hakim, sanık hakkında mahkümiyet hükmü kurmakla beraber hükmü açıklamamakta ve sanığı belirli bir süre denetim altında tutmaktadır. Sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemediği ve mahkemece öngörülen denetimli serbestlik tedbirine uygun davrandığı takdirde açıklanması geri bırakılan mahkümiyet hükmü ortadan kaldırılmaktadır.

82. Yukarıda yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında HAGB kuruntunun niteliği değerlendirilmiş, HAGB kararı ile kurulan hükmün belirli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmediği ve herhangi bir sonuç doğurmadığı belirtilmiştir. Yine sanığın bulunduğu hal üzere bırakıldığı, aynen yargılanan kimsenin durumunda kaldığı ve yapılan yargılamanın geçici bir süre askıda kaldığı vurgulanmıştır. Yargılanan kimsenin askı süresi boyunca sanık sıfatı devam etmekte ise de hiçbir şekilde bu kimsenin hükümlü sayılamayacağı değerlendirmesinde bulunulmuştur (bkz. §§ 21, 22).

83. 5271 sayılı Kanun'da HAGB'nin kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği belirtilmiştir. Yargıtay'ın içtihadında da HAGB kararı ile kurulan hükmün belirli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmediği, yapılan yargılamanın geçici bir süre askıda kaldığı ve herhangi bir sonuç doğurmadığı hususlarına yer verilmiştir.

84. HAGB, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkümiyeti bulunmayan kişilerin toplumda suçlu olarak damgalanmaması ve yararlı bir birey olarak tekrar topluma kazandırılması amacıyla belli koşullara bağlı olarak tanınan bir imkandır (AYM, E.2015/23, K.2915/56, 17/6/2015).

85. Nitekim Anayasa Mahkemesinin birçok kararında (örneğin bkz. Ali Giiraoy, B, No: 2012/833, 26/3/2013); HAGB'nin -sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi halinde- hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına geldiği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine göre, yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise HAGB kararı verilebileceği, anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında HAGB'nin kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği, öte yandan aynı Kanun'un 223. maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında HAGB kararının sayılmadığı vurgulanmıştır. HAGB'nin uyuşmazlığın esasını karara bağlamadığı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmadığı ve bu kapsamda nihai bir sonuç da doğurmadığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi HAGB karanmn suçluluğu tespit eden bir karar olarak kabul edilmesinin başla masumiyet karinesi olmak üzere temel hakları ihlal edebileceğine dikkat çekmiştir.

86. Başvuruya konu uyuşmazlıkta ise HAGB ile kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'da yer alan düzenlemeye karşın eşi hakkında HAGB kararı bulunduğu gerekçesiyle mülga Yönetmelik hükmü uyarınca başvurucunun aday öğrencilik hakkı sonlandırılarak POMEM'den ilişiği kesilmiştir.

87. Başvurucu uyuşmazlığa konu işleme dayanak yönetmelik hükmünün üst hukuk normlarına aykırı olduğunu hem dava dilekçesinde hem temyiz dilekçesinde dile getirmiş, ayrıca HAGB'nin kesinleşmiş bir karar olmadığını, niteliğinin tartışmalı olduğunu ve denetimli serbestlik dönemi geçtikten sonra beraatle aynı sonucu doğurduğunu ifade etmiştir.

88. Buna göre başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleri yönünden belirleyici bir nitelik taşıyan, ayrıca kamu hizmetine girme hakkını doğrudan etkileyebilecek ve sınırlandırabilecek kapsamda olan mülga Yönetmelik hükmünün kanunlara ve Anayasa'ya aykırılığı iddiasının -yukarıda yer verilen Danıştay içtihadı da gözönünde bulundurulduğunda- davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte esaslı bir iddia olduğu açıktır. Yine HAGB'nin yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmadığı ve bu kapsamda sanık hakkında -ki başvurucu sanık değil sanığın eşidir- nihai bir sonuç doğurmadığı düzenlemesine ve yargısal içtihatlara karşın HAGB'nin değerlendirilmesine yönetmelikle istisna getirilip getirilemeyeceği hususu ile başvurucunun HAGB kurumunun niteliğine yönelik iddialarının ciddiliği de ortadadır. Dolayısıyla başvurucunun söz konusu iddialarını mahkemeler önünde ileri sürebilme imkanına sahip olması ile birlikte gerekçeli karar hakkı uyarınca mahkemelerin de kararlarında esaslı iddiaları karşılaması gerekmektedir.

89. Somut olayda ise başvurucu tarafından ileri sürülen ve sonuca etkili olabilecek söz konusu temel argümanların derece mahkemesince incelenmediği ve gerekçeli kararda anılan hususlara yönelik herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda uyuşmazlığa yönelik temel meseleler derece mahkemesince gerekçeli kararda tartışılmamıştır.

90. Yine başvurucunun benzer iddialarla temyiz talebinde bulunmasına karşın temyiz merciince de söz konusu hususlara yönelik hiçbir açıklama yapılmadığı ve gerekçe oluşturulmadığı görülmüştür. Kural olarak derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması halinde temyiz merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir, tik derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hallerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların temyiz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamasına ve gerekçe oluşturulmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların temyiz merciince dc karşılanmadığı görülmüştür. Bu durumun yargılamayı bir bütün halinde adil olmaktan çıkardığı değerlendirilmiştir.

91. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alman adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

28 Ocak 2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan karar için tıklayınız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber