Eski bakanlardan, bürokrasiye ilişkin fıkra gibi örnekler

Haber Giriş : 24 Ekim 2004 14:18, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

"Cenevreye gitmek zorunlu"
(Yaşar Okuyan)

"Bir haftalık bakandım. Müsteşarım Mithat Şeref, 17 gün için Cenevre'ye ILO toplantısına gitmemiz gerektiğini söyledi.

İtiraz ettim. "Çok önemli" diye beni ikna etti.

"Ankara'da olmam daha verimli olur" dedim. "Diplomasi, zorunlu" diyerek beni durdurdular.

Büyükelçi Murat Sungur'a durumu anlattım. "Bu kadar önemli değil. Bürokratınız yanılıyor" dedi. 4'üncü gün müsteşara dönme talimatı verdim. Bürakratlar direndi, emredince mecbur kaldılar. Biletleri değiştirmeye gittiler.

Müsteşar, "Efendim uçak dolu. Size bile zor yer bulduk, biz işleri toplar, ilk uçakla döneriz" dedi. Uçağa bindim, yarısı boş. Uçakta bulunan sendikacı Mustafa Özbek anlattı; "Yer vardı ama sadece size bilet aldılar" dedi. Hemen Ankara'yı aradım. Müsteşarın görevden alınma yazısının hazırlanması talimatını verdim.


"Balık bitkidir Bakanım"
(Mustafa Taşar)

Tarım Bakanlığında 97 fahri danışmanım var. Bir gün hepsini topladım ve sordum: "Balık hayvan mıdır, bitki midir?". Hepsi hayvan olduğunu söyledi.

Cebimden bakanlığın mevzuatını çıkardım ve "Buna göre balık bitkidir" dedim.

İşin aslı şöyle: Tarım Bakanlığında veterinerler ve ziraatçiler var. Kim hangi işe bakarsa ona göre döner sermaye alıyor. Veterinerler fazla döner sermaye payı alıyor diye, mevzuatı hazırlayan ziraatçi arkadaş, balığı öyle bir tarif etmişki, balık olmuş bitki. Böylece balıklarla ilgili tüm işlerin döner sermayeleri ziraatçıların hesabına yatmış. Mevzuatı değiştirip, balığı hayvan yapan kadar akla karayı seçtim.


"Tosbağalar için ışık koyun"
(Mustafa Taşar)

"Çevre Bakanıyım. Caretta Caretta'lar için panik yaşanıyor Bakanlıkta. Müsteşar başta, tüm bürokratlar toplanıyor. "Yavrular yumurtadan çıkınca denizin parıltısına giderler. Yani denize doğru gitmeli. Ama yerleşim birimlerinin ışığına doğru yöneliyorlar, ölüyorlar. Çare bulamıyoruz."

Ben de "bu tosbağaların yumurta bıraktığı yerler belli. Üç-beş tane değil mi? O zaman siz de buralarda denize daha güçlü bir ışık koyun" dedim.

Hepsi "Biz bunu hiç düşünmedik. Ne kadar akıllısınız bakanım" diye başladılar sahte bir övgüye. Işıkları koyduk. Sorun çözüldü.

Bir süre sonra İngiltere'den bazı profesörler bana, "Sizin bu ışık teorinizle ilgili konuşmak istiyoruz" diye mektup gönderdiler. Ama benim bürokratlarım aylarca denize ışık koymayı akıl edememişti.

Sabah/ Günaydın

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber