Bugün yaşanan gelişmelerin tamamı

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 03 Haziran 2010 07:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Gazze'ye yardım götüren gemilerde İsrail'in saldırısına maruz kalan gönüllüler Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildi.

TEL AVİV BÜYÜKELÇİSİ ÇELİKKOL, TÜRKİYE'YE DÖNDÜ

Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol, bu sabah Türkiye'ye döndü. Atatürk Havalimanı'na gelen Çelikkol herhangi bir açıklama yapmadı. Atatürk Havalimanı'ndaki VIP çıkışından gelen Çelikkol'un yorgun görüntüsü dikkat çekti. Açıklama yapmadan bir taksiye binen Çelikkol, havaalanından ayrıldı.

GÖNÜLLÜLER YAŞADIKLARINI ANLATTI

Gazze'ye yardım götüren gemilerde İsrail'in saldırısına maruz kalan bazı aktivistler, Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildikten sonra yaşadıklarını anlattı.

Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirilen aktivist Fevzi Çorluk, buradan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, saldırı sırasında İsrail'in karşısında silahlı bir güç varmış gibi davrandığını belirterek, müdahale anında gemiye ses ve gaz bombası atıldığını ve gerçek mermiler kullanıldığını söyledi.

Kendilerine zalimce yaklaşıldığını ifade eden Çorluk, ''78 milde saldırı yapıldı. İnsanlar şoka girdi. Çok ızdırap çektik. Ama asıl korkan onlardı. Bir kişinin alnının ortasına ateş etmişler. Hapishanede birçok eziyet yaptılar. Gemide bizi bir gün beklettiler. Yaklaşık 30-35 saat yemek vermediler. Krakerle beslendik. Tuvalet ihtiyacımızı gidermek için bir saat beklettiler'' diye konuştu.

Aktivist Halit Tekin de gemilerde silah bulunmadığını, İsrailli askerlerin, gemilerdeki demirlerin silah olarak kullanıldığını iddia ettiğini dile getirdi.

Çok kötü şartlar altında gözaltında tutulduklarını belirten Tekin, şunları söyledi:

''Limanda bizi 42 saat beklettiler. Uyku yok, yemek yok. Yaşadıklarımı anlatamıyorum. 100 kişinin kalacağı yerde 500 kişi kaldık. Cezaevinde 10 kişinin kalacağı yerde 50 kişi kaldık. Sağlığımızı bir tarafa bıraktık, artık canımızı düşünür olduk. Tekmelerin, silah kabzalarının nereden geleceğini bilemiyorsunuz. 10 kişinin etrafında 100 tane İsrail askeri. Her yerde şiddet uyguladılar.''

BULUŞMA ANINDA DUYGUSAL ANLAR YAŞANDI

Gazze'ye insani yardım götürürken İsrail tarafından askeri güç kullanarak alıkonan aktivistler, İstanbul'da aileleriyle kucaklaştı. Yardım gönüllülerinin aileleriyle buluşma anında duygusal anlar yaşandı.

İsrail askerleri tarafından saldırıya uğrayan yardım gemisinde bulunan aktivist ve gazeteciler, Adli Tıp Kurumu'na getirilerek sağlık kontrolünden geçirildi. Sağlık kontrolünden geçen vatandaşlar, daha sonra yakınlarıyla buluştu. Uzun bekleyişin ardından aileleriyle bir araya gelen bazı vatandaşlar gözyaşyarını tutamadı. İsrail'den dönen gazeteci ve aktivistler, yaşadıkları dehşet dakikalarını anlatmakta güçlük çekti. Bazı vatandaşların, olayı anlattıktan sonra ağladığı görüldü. İsrail'in gemiye yaptığı silahlı baskını anlatan vatandaşlar, İsrail askerlerinin gerçek mermi kulandığını ve gemiyi kontrol altına aldıktan sonra da kötü muameleye devam ettiğini aktardı.

Gemide bulunan Oktay Gökçe'nin eşi Zeynep Gökçe de Adli Tıp Kurumu bahçesinde meraklı bekleyişini sürdürenler arasında bulunuyordu. Gökçe, eşinin gönüllü olarak yardım gemisinde bulunduğunu ve İsrail'in kanlı baskınından sonra zor bir süreç geçirdiklerini belirtti. Zeynep Gökçe, eşini görebilmek ve iyi bir haber alabilmek için sürekli telvizyonda haberleri takip ettiğini söyledi. Eşinin havalimanına indikten sonra kendisini aradığını ifade eden Gökçe, eşine kavuştuğu için çok mutlu olduğunu dile getirdi.

Adli Tıp Kurumu önünde yakınlarını bekleyen vatandaşlarla polisler arasında zaman zaman gergin anlar yaşandı. Yakınlarının nerede olduğunu öğrenmeye çalışanlar, güvenlik önlemi alan polislerle tartıştı. Polisle vatandaşlar arasında yaşanan gerginliği ise İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu bitirdi. Vatandaşların yanına gelen Mutlu, sağlık kontrolünden geçen gönüllülerin durumunun çok iyi olduğunu belirtti. Yanına sağlık kontrolünden geçen bir de yardım gönüllüsünü alan Vali Mutlu, gönüllülerin görevini yerine getirmiş olmanın mutluluğuyla dimdik ayakta olduğunu ifade etti. Yardım gönüllüsü vatandaş da devletin arkalarında olduğunu bildiklerini dile getirdi.

İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Adli Tıp Kurumu'nda yaptığı açıklamada ölenler için bugün öğle namazından sonra Fatih Camii'nde cenaze namazı kılınacağını belirtti. Yıldırım, herkesi kılınacak cenaze namazına katılmaya çağırdı.

EN BÜYÜK İŞKENCEYİ GEMİNİN GÜVERTESİNDE GÖRDÜK

Gazze'ye yardım götüren gemide bulunan ve İsrailli askerlerin saldırısına uğrayan Anadolu Ajansı foto muhabiri Erhan Sevenler, ''Vatana döndük. Çok çok mutluyum. Bu süreci aştığıma açıkçası inanamıyorum'' dedi.

Sevenler ve aynı gemide bulunan AA muhabiri Yücel Velioğlu, Adli Tıp Kurumu önünde meslektaşlarına olaylarla ilgili açıklamalarda bulundu.

Erhan Sevenler, 30 Mayıs gecesi saat 00.00 sıralarında diğer gemiden tacizler olduğunu öğrendiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

''Biz de gemide önlemler almaya başladık. Firkateynlerin yaklaştığını, denizaltıların etrafta dolaştığını öğrendik. Bunun üzerine tüm gazeteci arkadaşlar geminin arkasında toplandık ve bunları görüntülemeye çalıştık. Ardından bir anda saat 04.00 gibi 15-20 adet zodyak, geminin etrafını sardı. Biz daha ne olduğunu anlamadan bir helikopter, kaptan köşkünün üzerine komando indirmeye başladı. Ben de onu görüntülemek üzere o tarafa doğru koştum. Bu sırada gemidekiler, aşağıya inen bir komandoyu yakaladılar. Bu ana kadar sürekli atılanların ses bombası ve plastik mermi olduğunu düşünüyordum. Askeri ele geçirdikten sonra bir anda gerçek mermi kullandıklarının farkına vardım. Çünkü kaptan köşkünün camları kırılmaya başlamıştı. Gerçek mermi olduğunu anlayınca hemen geri çekildik. Daha sonra basın merkezine sığındık. Bunu planlamıştık. Böyle bir şey başımıza gelirse basın merkezine sığınıp hep bir arada kalacağımızı konuşmuştuk.''

Yücel Velioğlu da Sevenler ile hep bir arada bulunduklarını, saldırı anında bir ara ayrı düştüklerini belirterek, ''İkimizde de telsiz vardı. Telsizle birbirimizi anons ettik ama ulaşamadık. Hiçbir uyarı olmadı. Bir anda çevremizi en az 20 tane zodyak, 4 firkateyn, denizaltılar, helikopterler sardı. Müthiş bir ses ve gürültü vardı. O arada biz birbirimizi bulmaya çalıştık, bulamadık'' diye konuştu.

Bir gazetecinin, ''İnsanlar kendini nasıl savunuyordu? Gönüllülerde silah ve bıçak bulunduğu iddia edildi'' sorusuna Velioğlu, ''Hayır, biz görmedik. Silah olsaydı herhalde İsrail askerlerinden de ölü ve yaralı olurdu, ama herhangi bir şey yoktu'' dedi.

''Gemide yaralı ve ölü gördünüz mü?'' sorusuna Velioğlu, ''Tabii ki gördük, çok gördük orada. Ne yapacağımızı şaşırdık. Hemen basın merkezine geçtik'' karşılığını verdi.

Velioğlu, bir gazetecinin ''O an diğer insanlar ne yaptı?'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''Güvertedekileri teker teker aradılar. Sonra ellerini kelepçelediler, plastik kelepçe kullandılar. Saat 07.00'de basın odasına geldiler. Basın odasının 3 girişi vardı, ikisi kapalı, biri açıktı. Açık olanı tarif etiğimiz halde oradan gelmediler, güverteye çıkan giriş kapısını kırarak içeri girdiler. Silahların lazer ışıklarını vücudumuzun her tarafında gezdirdiler. Bunları bilerek uyguladılar. Ellerimiz başımızda, boynumuzda makinelerimiz, pasaportlarımız ellerimizde, basın kartlarımızı gösterdiğimiz halde üzerimizde sürekli lazerler vardı.

Odadan bizi çekerek çıkardılar. Sonra güvertede cama dayadılar, o şekilde arama yapıldı. Üzerimizden her şeyimizi aldılar. Fotoğraf makinelerimizi zaten basın merkezinde bırakmamızı istediler. Sonra güverteye alındık. Güvertede en az 100 kişi diz çökmüş şekilde, elleri arkadan bağlı. O sırada bir de yukarıdan sürekli helikopterler geldi. Bu psikolojik bir savaştı, biz öyle düşündük.''

Bir gazetecinin, ''İlk açılan ateş dışında ateş açıldı mı?'' sorusuna Velioğlu, sürekli ses bombalarının patladığını, ateş açıldığını ve bunun 45 dakika sürdüğünü anlattı.

Velioğlu, ''3 gün boyunca neler yaşandı? Size nasıl davrandılar?'' sorusu üzerine, sabah saat 09.00 sıralarında geminin hareket etmeye başladığını, ancak çok yavaş gittiğini ve etrafında zodyaklar, firkateynler bulunduğunu ifade ederek, arkalarında da diğer yardım gemilerinin yer aldığını söyledi.

Bir gazetecinin ''Yemek olayı nasıldı? Serbest bırakılan geminin kaptanı, bir su içtiklerinden ve boğazlarının yandığından bahsetti'' demesi üzerine Velioğlu, ''Gemide dağıtılan su kendi suyumuzdu. O normal suydu ama hapishanede içtiğimiz sular, değişik, 1,5 litrelik şişelerdeydi. Suyun rengi normaldi, ama alışkın olduğumuz bir tat değildi'' dedi.

-''HİÇBİR ŞEYDEN HABERİMİZ YOKTU''-

Erhan Sevenler, ''Bu süre içinde dış dünya ile bağlantınız kesildi'' denilmesi üzerine, ''Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. En son basın merkezinden askerler bizi almadan önce saat 06.00 gibi uyduya bağlı televizyondan NTV yayınını gördük ve görüntülerin oraya ulaştırıldığını anladık. Fazla izleyemedik. Askerlerin baskınını yeyince kapatmak zorunda kaldık. Aslında bilerek kapattık, asker üzerinde herhangi bir provokasyona neden olmamak için'' diye konuştu.

İsrail'de sorgulandıklarını da belirten Sevenler, şöyle konuştu:

''Bizi sorguladılar. 'Bu ülkeye izinsiz girdiğinizin farkında mısınız?', 'Buraya nasıl geldiniz?' diye sordular. Aslında biz 80 mildeydik. Biz de ona göre sorulara yanıt vermeye çalıştık. Bize zorla, ülkeye yasa dışı girdiğimizi kabul ettiğimize dair kağıt imzalattılar. Parmak izlerimizi aldılar, defalarca fotoğraflarımızı çektiler, kabinlere alarak çok çok özel ve çok detaylı arama yaptılar. Ardından bizi küçük cezaevi araçlarına bindirerek, cezaevine götürdüler. Sonra koğuşlarda kalmaya başladık. Cezaevinin yeni yapılmış olduğunu tahmin ettik. Ama hepimiz ayrı yerlere düştük. Bir türlü 14 gazeteci bir arada kalamadık. Elimizden geldiğince hayatımızı idame ettirmeye çalıştık. Orada yine psikolojimizi sağlam tutmaya çalıştık. Gün içinde kaldığımız koğuşu tişörtümüzü bez yapıp, temizlemeye çalıştık. Verilen gıdaları almaya çalıştık. Ayakta kalmaya çalıştık, yemeklerin çok iyi olduğunu düşünmüyorum, mecburen yedik.''

Cezaevinde tek tip elbiseler giydiklerini, 15 metre kare alanda 4 kişi kaldıklarını belirten Yücel Velioğlu, sorgu sırasında şiddet uygulanıp uygulanmadığına ilişkin soru üzerine ''En azından bize yapmadılar'' dedi.

Erhan Sevenler ise aynı soru üzerine ''Aramalarda doğal olarak sert davrandılar, biz de bir şey demedik. Her şeyi beklemek zorunda kaldık, nerede olduğumuzu hiçbir zaman bilemedik'' diye konuştu.

-''BİZ ARTIK BURADAN ÇIKAMAYIZ DEDİK''-

Gemiyi Aşdod limanında yüzlerce İsrailli askerin beklediğini ve gemiyi alkışlarla kahramanca karşıladıklarını anlatan Yücel Velioğlu, ''O zaman 'Biz artık buradan çıkamayız, kalırız' dedik'' dedi.

Velioğlu, gemide yayın ekibinden internetle ilgili bir kişinin fotoğraf çekerken kafasına aldığı bir kurşunla öldüğünü duyduklarını söyledi.

''Geri dönüşünüz nasıl sağlandı?'' sorusunu yanıtlarken Velioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan mutlaka bir adım geleceğine inandıklarını belirterek, sonra konsolosluktan, insan haklarından yetkililerin gelmeye başladığını, isimlerinin yazıldığını, ailelerinin telefonlarını yazdırdıklarını anlattı.

Eşi hamile olan Velioğlu, ''Biz kendimizden ziyade burada bıraktıklarımızı düşündük. İletişim kuramadık'' dedi.

-''BU SÜREÇTE BEKLEMEYE ALIŞTIK''-

Erhan Sevenler, uçağa dün saat 10.00 sıralarında bindiklerini ve uçağın bugün 01.00'de hareket ettiğini belirterek, ''Bu süreçte beklemeye alıştık. Her yerde bekledik. Gemide bekletildik, aracın içinde bekletildik, aracın içinde beklerken klimaları sonuna kadar açtılar, geminin güvertesinde bekledik'' diye konuştu.

Yücel Velioğlu da ''Biz en büyük işkenceyi geminin güvertesinde gördük. Sürekli helikopterler, gemiler geldi, denizden aldığı suyu komple üzerimize fırlattı'' dedi.

''Uçakta insanların psikolojisi nasıldı? Basın mensupları olarak birlikte miydiniz?'' sorusuna Sevenler, ''Yine ayrıydık, çünkü her uçakta farklı insanlar vardı. Bizim uçakta 3-4 gazeteci vardı. Gazeteciler olarak elimizden geldiğince sağlam durmaya çalıştık, hep bir arada olmaya çalıştık, kol kola olmaya çalıştık. Vatana döndük. Çok çok mutluyum. Bu süreci aştığıma açıkçası inanamıyorum'' yanıtını verdi.

Basın mensupları, daha sonra meslektaşları Erhan Sevenler'in doğum gününü kutladı.

İSRAİLLİLER, KAĞITLARI İMZALAMAYINCA DÖVDÜLER

Gazze'ye insani yardım götürmek amacıyla yol çıkan ve İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan yardım gemilerindeki yolculardan olan Paul Larudee, ''gözetim altındayken İsrailli yetkililerin kendisinden bazı kağıtları imzalamasını istediğini, imzalamayınca dövüldüğünü'' söyledi.

Yunan yardım gönüllüleriyle birlikte bu ülkeye ait askeri bir uçakla Atina yakınlarındaki askeri üsse gelen ABD vatandaşı 64 yaşındaki Larudee, yaptığı açıklamada, ''dövülmeye rağmen kemiklerinin kırılmamasının işin en iyi tarafı olduğunu'' belirtti.

Ülkelerine dönen Yunan yardım gönüllüleri de, yaptıkları açıklamada, ''İsrailli komandoların direnmemelerine rağmen kendilerine silahla saldırdığını, elektroşok uyguladığını, gözetim altındayken de dövüldüklerini, uyumaya izin vermediklerini ve psikolojik işkence yaptıklarını'' dile getirdi.

Elefsina havaalanına askeri uçakla inen 31 Yunan, 3 Fransız ve 1 ABD vatandaşı yardım gönüllüsü, havaalanında yüzlerce kişinin sevgi gösterisi ve Filistin yanlısı sloganlarla karşılandı. Yardım gönüllülerini karşılayanlar arasında Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Dimitris Droutsas ve avukatlar da bulunuyordu.

İHH BAŞKANI YILDIRIM: KAYIPLAR VAR

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, ''Şu ana kadar bize 9 şehit cenazesi verdiler ama bizdeki liste daha kabarık. Kayıplar var'' dedi.

Gazze'ye insani yardım taşıyan ve İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisinde bulunan Yıldırım, Atatürk Havalimanı'nda gazetecilere açıklama yaptı.

Olay anını anlatan Yıldırım, sabah ezanında İsrailli askerlerin havadan uçak ve denizden botlarla saldırıya başladıklarını dile getirdi.

Önce bir gösteri yapıldığını zannettiklerini vurgulayan Yıldırım, ''Birden bire gemiye indirme yaptılar. Arkadaşlarımız sadece sivil direniş gösterdi. Bütün basın oradaydı. 'Kol kola girin, onları içeri almayın' dedik'' şeklinde konuştu.

Yıldırım, İsrail'in en yetişmiş, en üst tim ve komandolarına karşı demir sopalarla meşru müdafaa yaptıklarını kaydetti.

İsrail'in, ilk 35 dakika silah kullanmadıklarını iddia ettiğini söyleyen Yıldırım, atılan gaz bombasından birçok kişinin yaralandığını, ayrıca ilk kullanılan mermilerin plastik ve ucu ince çiviye benzer mermiler olduğunu aktardı.

Yıldırım, ''Cevdet kardeşimiz şehit olmuştur. Basın mensubudur. Sadece fotoğraf çekiyordu. Fazla değil bir metreden vuruldu ve beyni parçalandı'' diye konuştu.

Gemiye ilk inenlerden 10'unun etkisiz hale getirildiğini anlatan Yıldırım, ''Evet silahlarını aldık. Silahlarını kullansak bile yine meşru müdafaadır yaptığımız. Buna rağmen biz onlardan aldığımız silahların hepsini denize attık'' dedi.

Yıldırım, sorguda da İsrailli yetkililere, ''Dünyada İsrail ordusunun güçlü bir imajı var deniyor ama birkaç tane gönüllü bile sizin ordularınızın silahlarını ellerinden alıp denize attı. Siz kendi kendinizi rezil ettiniz'' dediğini dile getirdi.

Bülent Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Arkadaşlarımızdan biri teslim olduktan sonra vuruldu ne yazık ki. Onun görüntüsünü alamadık. İnsanlık adına hiçbir şey yoktu orada. Baktım olacak gibi değil, beyaz gömleğimi çıkarıp salladım. Beyaz bayrağı görünce 'dururlar' dedik ama öyle olmadı. Şu ana kadar bize 9 şehit cenazesi verdiler ama bizdeki liste daha kabarık. Kayıplar var. 38 yaralıyı doktor arkadaşlar elleriyle teslim etti, dönüşte bize 21 yaralı var diyorlar.''

Bütün dünyaya internet üzerinden canlı yayın yaptıklarını, İsrail'in gerçek yüzünün görüldüğünü ifade eden Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Biz hukukun dışına hiç çıkmadık, onlar elimize geçtiği zaman tedavi yapıp sularını verdik ama onlar ellerine geçen arkadaşlarımızı öldürdüler. Bazı arkadaşlarımızı denize attılar. Askerlerini tedavi eden doktoru bile kurşunladılar. Sonra teslim olduk hep beraber. Kadınlar olmasa biz teslim olmazdık. Tüm arkadaşlarımı kutluyorum, hiçbiri geri adım atmadı. Bir yaşındaki çocuğu anne ve babasından ayırdılar. Buna rağmen geri adım atılmadı.''

Teslim olmalarının ardından İsrailli askerlerin sürekli hakaretlerde bulunduğunu, insanların tuvalet ihtiyacına bile gidemediğini anlatan Yıldırım, daha sonra herkesi geminin ikinci katına aldıklarını, ellerini arkadan bağladıklarını, maksatlı olarak helikopteri geminin üzerinde döndürdüklerini belirtti.

Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bütün işkencelerin ardından gönlümüzü almaya başladılar, çünkü Türkiye ve dünya ayağa kalktı. Şehit verdik diye korkmuyoruz, bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz, insanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Bu ambargonun kalkması için vaktini bizim tayin edeceğimiz daha büyük konvoylarla denizden ve karadan bütün dünyayı harekete geçiririz.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber