Kamu denetçiliğine sosyal demokrat itirazı

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 07 Eylül 2010 08:52, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bir sosyal demokrat dini lider, dede devreye giriyor, hukuka müdahale ediyor ve laikliğin bekçisi cumhuriyetçi sosyal demokratlar Alevi şeriatına aynen uyuyor. O buyuruyor: ?HSKY'ya, Yargıtay'a müridimi, hemşerimi seçin'. Buyruk yerine getiriliyor. Yeter ki Alevi dini lider dedenin yerini bir Sünni şeyh almasın. O zaman laiklik elden gider. Vay benim sosyal demokrasim, vay benim köse sakalım...

PROF. DR. NİYAZİ ÖKTEM

Doğuş Ünv. Öğretim Üyesi

Temel hak ve özgürlükler bağlamında Anayasa değişiklikleri içerisinde yer alan Kamu Deneticiliği Kurumu son derecede önemli, çağdaş ve çağcıl bir düzenlemedir. Daha Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde 1998 yılı içerisinde ülkemizde bir ombudsman (kamu deneticiliği) sistemine geçilmesi öngörülmekteydi.

Yönetime bağlı olmaksızın, idari yapı ve idari uygulamaları yargı dışında denetleyen, halkın şikayetleriyle ilgilenen, sorunları kısa süre içerisinde çözüme ulaştıran bir denetim mekanizması Avrupa Birliği'ne bağlı ülkelerin çoğunda mevcuttur.

Ombudsman bir kurum olarak 1809 yılında İsveç'te ortaya çıkmıştır. İsveç dilinde ombudsman delege, vekil, hak savunucusu anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi İsveç, sosyal demokratların kâbesi gibidir. Nitekim 2000 yılında, dönemin Adalet Bakanı sayın Hikmet Sami Türk ?Başdeneticilik veya Yurttaş Sözcüsü' adıyla böyle bir kurumsallaşmayı gündeme getirmişti. Rahmetl Bülent Ecevit'in de en büyük hülyalarından biri buydu. DSP ?nin kuruluş sürecinde yer alan bilim kurulu üyeleri çok iyi hatırlarlar. Ne yazık ki o kurul üyelerinin bir kısmı şimdi ?istemezükçü' CHP saflarında yer alıyor ve Ecevit'in partisi ?hayıcı'tutumuyla kurucu liderine ve sosyal demokrasiye ihanet ediyor.

Ahilikten ombudsmanlığa

Kamu Deneticiliği Kurumuna aslında milliyetçilerin de sahip çıkması gerekir, çünkü İsveç ombudsman uygulamasını Osmanlı'ya özenerek gerçekleştirmiştir. XVIII. yüzyılın başlarında, Osmanlı Devletine sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl (Karl XII), bu topraklarda örgütlenen esnaf loncalarını görmüş ve Ahi geleneğini sürdüren esnaf kuruluşlarının, devlet nezdinde hak arama işevinin bizzat kendilerince yürütüldüğüne tanık olmuştur. Ahi geleneği içerisinde, ?akil insanlara', deneyimli, saygın esnaf liderlerine başvurulmakta ve kadıya gitmeden sorun çözüme kavuşturulmaktaydı. Demirbaş Şarl bu mantık ve mekanizmaya hayran kalır ve ülkesine döner dönmez işi uygulamaya sokmak ister. Ancak, tıpkı bizde olduğu gibi askeri ve sivil bürokrasinin engellemeleriyle karşı karşıya kalır. Öyle ya kemikleşmiş, ayrıcalıklı yargı ve asker güç ve hegemonya alanını neden daraltsın ki? Direnmeler karşısında ancak bir asır sonra ancak ombudsman İsveç'te kurumsallaşabilir.

Ve 20. yüzyılda bu yaklaşım Avrupa'da dalga dalga yayılır, İsveç örnek alınır, ombudsman demokrasininin temel kurumlarından biri olur. Osmanlı'da kaynağını bulan bu hak arama örgütlenmesi artık Avrupa'nın malı olmuş. Milliyetçilerin görevi milli-ulusalcı değerlere sahip çıkmak ise, böyle önemli bir değer ve yapıya sahip çıkmak, onu ait olduğu vatanına getirmektir. Milli ya da ulusal kurum, değer ve ilkelere sahip çıkmayı ilke edinenlerin, bu kurma ?hayır' demelerini ihanet olarak değilde cehalet olarak tanımlamayı yeğliyorum.

Kamu Deneticiliği Kurumunu Adalet ve Kalkınma Partisi, bir öceki yasama döneminde TBMM'ye getirdi. DSP tasarısı, derin devlet müdahaleleriyle kadük kalmıştı. Yasayı yeniden canlandırma Adalet ve Kalkınma Partisi'ne düşmüştü. Sevgili arslan sosyal demokratlar ve MHP hemen karşı çıktı. Ne demek

bu? Bağımsız Türk yargısına ambargo konuluyor. İstemezük...

Hak ve adaletin ivedi süreçlerle kazanılması, bürokrasinin azaltılması onları ilgilendirmiyordu. Hak ve ögürlükleri ön plana çıkaran, bireyi, çalışanı, ezileni koruyan sosyal demokrat ilkeler onların umurunda değildi. Sert bir muhalefete, çağdışı milliyetçi desteğe rağmen kanun çıktı. Ama bu kez, sosyal demokrat olduğu zannedilen Ahmet Necdet bey tarafından veto edildi. Parlamento israr etti. Kanun yeniden çıkarıldı. Sevgili ve arslan sosyal demokratlar hemen Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. Ve yasa iptal edildi. Sanırız, TBMM'den başlayarak iptal sürecinin faillerinini büyük bir çoğunluğu sosyal demokrattı. Bu tür süreçlerde fikir esigemeyen(!) insanlar ve yetkililer arasında iletişim kuran Seyfi Dedenin sosyal demokrat olduğunu, kuşku yok ki herkes biliyor. Bir sosyal demokrat dini lider, dede devreye giriyor, hukuka müdahale ediyor ve laikliğin bekçisi cumhuriyetçi sosyal demokratlar Alevi şeriatına aynen uyuyor. Dedeye saygı, onun buyruklarına uymak herşeyin üstündedir. O buyurur: ?HSKY, Yargıtay'a müridimi, hemşerimi seçin'. Buyruk yerine getirilir. Yeter ki Alevi dini lider dedenin yerini bir sünni şeyh almasın. O zaman laiklik elden gider. Vay benim sosyal demokrasim, vay benim köse sakalım...

DSP ve bazı sosyal demokratlar, Kamu Deneticiliği kurumuna karşı olmadıklarını ancak başdeneticinin TBMM tarafından salt çoğunlukla seçilmesine itiraz ettiklerini ifade etmektedirler. Pekiyi başdeneticiyi kim seçecek? Bu denli siyasallaşan üst yargı organları mı? Seyfi dedeler, şeyhler, seyitler devreye girip acaba kulis çevirmezler mi?

Gerçekten objektif bir hukukçu ve gerçek sosyal demokrat olan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün taslağında da TBMM başdeneticiyi seçiyor. İsveç modelinde de parlamento tarafından seçilen dört ombudsman vardır. Bunun dışında hükümet tarafından atanan ve dört ombudsmanın emrinde çalışan değişik alanlara özgü ombudsmanlar da mevcuttur. Hükümet tarafından atanan ombudsmanlar tüketici sorunları, kadınların mesleki yaşamda maruz kaldıkları haksızlıklar, etnik ayırımcılığa karşı mücadele, çocukların korunması, özürlülere yardım gibi konularla uğraşmaktadır.

?Dede'den medet uman sosyal demokrat

İsveç'te basınla İlgili bir ombudsmanlık kurumu da mevcuttur. 1969 yılında kurulan bu ombudsman bizdeki Basın Konseyi'ne benzemektedir. Ancak bizden farklı olarak bu komitede basın mensuplarının, iletişimcilerin yanında parlamentonun seçtiği üyelerde bulunur. İsveç, demokasinin hüküm sürdüğü meşruti bir krallıktır. Orada halka, halkın seçtiği temsilcilere güvenilir. Egemenlik gücü halka dayanmadığı taktirde, o rejimin adı aristokrasidir, oligarşidir, timokrasidir (asker ağırlıklı yönetim). Sosyal demokrasinin ?kâbesinin' sosyal demokratları gerçekten demokrattır, askerden, dededen, şeyhten medet ummazlar. Onlar tutarlıdırlar, sosyal demokrat kurumlara sahip çıkarlar, konjonktüre göre kıvırtmazlar.

Bizimkiler milliyetçi söylemlere sarılarak içi doldurulmamış bir cumhuriyeti savup, tıpkı Güney Amerika muz cumhuriyetlerinin aydınlarının(!) konumuna düşmektedirler. Bir zamanlarki sosyal demokatlığınız moda gereğiymiş. Türkiye'de tek partili dönemde cumhuriyetti, keza SSCB de. Çin de, Küba da, Azerbeycan da, Libya da, Kazakistan, İran da cumhuriyet. Kendilerini bilinçli cumhuriyetçi olarak tanımlayanlar acaba hangisinden yana?

Eğer siz Kamu Denetçiliği Kurumuna karşıysanız, Anayasa Mahkemesi'ne biresel başvuruyu istemiyorsanız, değişik kurumlardan seçimle gelen 21 üye ile oluşan HSYK'ı reddediyorsanız siz nasyonal-sosyalistsiniz, bilinçli bir şekilde faşist cumhuriyetten yanasınız. Şaşırmayın zaten siz de kendinizi hem ulusalcı hem de toplumcu olarak tanımlıyorsunuz. Yani nasyonal-sosyalizmi Türkçeye çeviriyorsunuz.

Ayrıca aymazlık içindesiniz. Eğer referandumdan hayır'çıkarsa, mevcut anayasal yapı içerisinde 11 üyeli Anayasa Mahkemesi üyeleri emekli olduğunda, kendinize yakın bir cumhurbaşkanını seçmeniz yakın ve orta vadede bir hayal olduğundan, Yüksek Mahkeme size iyice yabancı olacak. Aynı mülahaza HSYK açısından evleviyetle geçerli.

Lütfen biraz sağduyu, biraz akıl, biraz tutarlılık ve de asıl önemlisi biraz etik...

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber