Cumhurbaşkanı Gül: Ya hep beraber olunacak ya hep beraber batılacak

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyada gelinen noktada G-20'nin değerinin daha iyi anlaşıldığını belirtti.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 20 Haziran 2012 20:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bir ülkenin kendisine ayrıcalık istemesi ve kurnazlık yapmasının sadece kendisi için değil, tüm dünya için felaket olacağının anlaşıldığını ifade eden Gül, ?Ya hep beraber olunacak ya da hep beraber batılacak.? dedi.

Tüketici Ürünleri Forumu Küresel Zirvesi Haliç Kongre Merkezi'nde başladı. Kongreye katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünya perakende sektörünün temsilcilerine seslendi. Perakendecilik sektörünü temsil edilen firmaların yaklaşık 3 trilyon dolarlık ciro yaptığını ve 10 milyon kişiye doğrudan ve 100 milyon kişiye dolaylı istihdam sağladığını söyleyen Gül, Türkiye'nin perakende büyüklüğü olarak dünyada 10'uncu, Avrupa'da ise 7. sırada olduğunu ifade etti. Gül, ?2011 sonu itibariyle Türkiye perakende sektörünün yaklaşık 175 milyar, organize perakende sektörü cirosunun ise 75 milyar dolar civarında hesaplandığını dile getirdi.

Dünya ekonomisinin 2007 yılı Ağustos ayından bu yana ciddi sorunlar yaşadığını aktaran Gül, durgunluk ve resesyonun dünya ekonomisine hakim olduğunu belirtti. Küresel düzeyde özellikle Avrupa'da yaşanan ekonomik krizin olumsuz etkilerinden hiçbir ülkenin muaf tutulamayacağını aktaran Gül şöyle konuştu: ?Çünkü günümüzde tüm ekonomiler artık birbiriyle bağımlı hale gelmiştir. Büyük kamu borç yükleri, bütçe açıkları, reel sektörde yaşanan durgunluktan kaynaklanan negatif makroekonomik göstergeler geleceğe yönelik olumlu beklentileri de azaltmaktadır. Birçok ülkedeki yüksek işsizlik oranları ise toplumsal yansımaları da olan diğer bir kritik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.''

Dünya ekonomisinin halihazırda dehşet dengesinde bulunduğunu söyleyen Gül, ?Büyük ekonomilerden birinin kamu borçlarını çevirememesi veya ekonomik bloklar arasında başlayacak bir korumacılık savaşı tüm dünya ekonomisini altüst etme potansiyeline haizdir. Böyle felaket senaryolarından kurtulmanın yolu, gelişmiş, yükselen veya gelişmekte olan tüm ülkelerin aynı güvertede olduklarının bilinciyle daha fazla üretim, ticaret ve yatırım için hep birlikte hareket etmekten geçmektedir.? ifadesini kullandı.

Son yıllarda G-20'nin öneminin çok daha iyi kavrandığını belirten Gül, ''Herkes şunun farkına vardı; kim kendisine ayrıcalık yapmak isterse, kim kurnazlık yapmak, öne çıkmak, kendisi açısından 'acaba ben bir fırsatçılıktan istifade etmek isterim' derse, bu sadece kendisinin değil, bütün herkesin felaketi olmakta. Bu, uzun çalışmaların ve uzun denemelerin neticesinde ortaya çıktı. Onun için hepimizin daha iyimser olma, beklentiler açısından daha olumlu şeylerin olabileceğine inanmaya gerçekten birçok gerekçelerimiz vardır. Bu deneyimler şunu göstermiştir ki kimse tek başına bir yere varamaz. Hep beraber ya olunacak, hep beraber ya batılacak. Dolayısıyla böyle bir ortak çaba içinde olunca da inanıyorum ki kısa süre içinde daha olumlu göstergeler ortaya çıkacaktır.? diye konuştu.

Türkiye'nin yükselen ekonomiler arasında önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Gül, Türkiye'nin her geçen gün dinamizm kazanan ekonomisi sayesinde hem kendini, hem etrafında yer alan coğrafyaları dönüştürecek vizyon ve potansiyele sahip olduğunu aktardı. Gül şöyle konuştu: "Avrupa'da yaşanan derin ekonomik kriz ve Ortadoğu'da cereyan eden büyük halk hareketlerine rağmen, Türkiye büyümeye, kalkınmaya devam etmektedir. Bu başarının arkasında ne yatmaktadır? Bugün son 4-5 yıldır süren küresel ekonomik krize rağmen, Türk ekonomisinde görülen ekonomik istikrar, sıkı mali disiplin, hızlı büyüme ve güçlü bankacılık sektörünün ardından 2001 yılından itibaren hayata geçirilen iktisadi, siyasi ve hukuki reformlar yatmaktadır. 2008 yılına geldiğimizde Türkiye, sağlam bir kamu maliyesi ve güçlü bir bankacılık sistemine sahiptir. 2009 yılında küresel krizin en yoğun olarak yaşandığı dönemde, pek çok Avrupa ülkesinde hükümetler kamu harcamalarını ve bütçe açığını artırarak krizden çıkmak gibi çözüm arayışındayken, Türkiye'de bunun tam tersi bir strateji izlendi."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber