İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağına ilişkin Eğitim Sen'in görüşleri

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 29 Mayıs 2013 16:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağına ilişkin Eğitim Sen'in görüşleri

Eğitim Sen`in "Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağı" ile İlgili Görüşleri

Giriş

Son yıllarda kamunun yeniden yapılanması çerçevesinde hayata geçirilen "piyasanın" işleyişi ile uyumlu, esnek, kuralsız ve güvencesiz bir içerikte biçimlendirilen istihdam politikaları, kamu hizmetleri alanında olumsuz bir dönüşüm yaratmıştır.

Türkiye`deki istihdam politikalarının gelecekteki 10 yılı belirleyeceği iddia edilen ve çalışma yaşamının tüm alanlarında esnek, güvencesiz ve angarya çalışmayı esas alan "Ulusal İstihdam Stratejisi"nin ardından, öğretmen yetiştirme sistemi ve öğretmen istihdamını günümüzün piyasa değerleri olan "rekabet", "verimlilik", "kariyer", "performans", "stratejik hedefler" vb gibi kavramlar üzerinden şekillendirmek amacıyla,Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağı" hazırlanmıştır.

Nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilebilmesi için öğretmenlerin yetiştirilme ve atanmaları sürecinin planlı şekilde işlemesi oldukça önemlidir. Ancak bugüne bakıldığında, Eğitim Fakülteleri bünyesinden mezun olan ve ataması yapılmayan öğretmenler, mesleğini icra edilebilmek için KPSS barajını geçmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte hızla artan ataması yapılmayan işsiz öğretmen sayısına, yeni kurulan üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olacak gençlerimiz de eklendiğinde karşı karşıya kalınan gerçekler, 10 yılı aşkın süredir iktidarda olan AKP`nin ve Milli Eğitim Bakanlığı`nın "öğretmen yetiştirilmesi" ve "öğretmenlerin iş güvenceli, kadrolu olarak istihdam edilmesi" konusunda somut ve hiç kimseyi mağdur etmeyen bir planı olmadığını göstermektedir.

Strateji belgesinin amaçları ve hedefleri piyasayla uyumlu öğretmenler yetiştirmektir

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağı`nın geçtiğimiz on yılda öğretmen istihdamında, "piyasa ihtiyaçlarının ihmal edildiği yükseköğretim politikaları ve yeterlik temelli olmayan öğretmen yetiştirme programları"na vurgu yapılması, Taslağın amacının yükseköğretimden başlayarak, diğer kamu hizmeti alanlarında olduğu gibi öğretmen istihdamı konusunda da "piyasa ihtiyaçlarını" belirleyici hale getirilmek olduğu açıktır.

Özellikle geçtiğimiz 10 yıl içinde kamu hizmetleri alanında kapsamlı bir dönüşüm yaşanmıştır. Eğitim ve sağlıkta yaşanan yoğun ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları, bu alanlardaki istihdam biçimlerinin de esnekleşmesini, strateji belgesinde de belirtildiği gibi, bu hizmetlerin "piyasa ihtiyaçları" gözetilerek yürütülmesini beraberinde getirmiştir. MEB`in daha baştan böylesi bir "piyasanın ihtiyacı" tespiti yapması, öğretmen yetiştirme konusuna nasıl bakıldığını açıkça göstermektedir.

Strateji belgesinde amaç ve hedefler bölümünde yer alan mezun öğretmenler arasında en başarılı bireylerin seçimi hedefine odaklanılırken, öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olan öğrencilerin birer "çıktı" olarak değerlendirilmesi, öğretmen yetiştirmeye yönelik çarpık bakışın somut bir yansımasıdır.

Eğitimde akreditasyon sistemi kabul edilemez

"Öğretmen yetiştiren kurumların işlevselliğini artırmak ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak" gibi bir hedef belirlenip, sorun bu şekilde ortaya konulması, üretilecek çözümlerin yanlış yerlerde aranmasını beraberinde getirmektedir. Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması tartışmalarında sıkça gündeme getirilen "ulusal ve uluslararası akreditasyon" sisteminin eğitim programları üzerinden uygulanacak olması ciddi sakıncaları beraberinde getirecektir.

Eğitimde akreditasyon, bir öğretim kurumunun ya da öğretim kurumu tarafından uygulanmakta olan herhangi bir programın, ulusal ve/veya uluslararası düzeyde belirli performans standartlarına (kalite, verimlilik, etkinlik vb.) sahip olduğunu ortaya koymayı amaçlayan bir uygulama olarak bilinmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen yetiştiren kurumların akademik ve örgütsel yapısını, 4+4+4 sistemi doğrultusunda ve uluslararası akreditasyon modellerine dayalı olarak yeniden yapılandırmayı hedefleyerek, yükseköğretim yasa taslağında belirtilen üniversitelerin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılması adımlarına uygun düzenlemeler öngörmektedir.

Öğretmenler "teknik eleman" değildir

Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağında öğretmen yetiştirme programlarında "pedagojik formasyon" yerine disiplinlerarası ve bütünsel öğretim programlarını içeren "Teknolojik, Pedagojik Alan Bilgisi" kavramı yerleştirilerek, öğretmenlik mesleği teknoloji odaklı iş yapan "teknik eleman" seviyesine indirgenmektedir.

Öğretmenler, eğitim öğretim sürecinde teknolojiden sadece eğitim sürecini daha da zenginleştirmek için yararlanmaktadır. Aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olan öğretmenlik mesleğinin "teknik eleman" şeklinde görülüp, teknoloji odaklı bir pedagoji anlayışını kabul etmek mümkün değildir.

Çoklu değerlendirme sistemi çözüm değildir

Bugün öğretmen yetiştiren kurumların en önemli sorunlarından biri akademik özgürlüklerin kaybı ve öğretim elemanlarının artan ders yükü ve araştırmalara yeterince zaman ayıramamasıdır. Kadro sorunu, öğretim elemanlarının yetiştirilememesi ve finansman sorunları nedeniyle öğretmen adaylarının çok yönlü, duyarlı ve alanında nitelikli bireyler olarak yetiştirilememesi en çok öne çıkan sorunlardır. Öğretmen yetiştiren fakülteler, raporda da ifade edildiği gibi, KPSS`e hazırlayan dershaneler gibi çalışmaya başlamışlardır.

Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığından bağımsız olarak yürütülen ve çoktan seçmeli eleme ve sıralamaya dayalı KPSS/10 sınavı, yeterlik temelli olarak yeniden yapılandırılması ve orta vadede "çoklu değerlendirmeyi" temel alan modellerin geliştirilmesi önerisi sorunların MEB tarafından çok yüzeysel algılandığını ortaya koymaktadır.

Öğretmenleri yetiştiren kurumlar üniversitelerin Eğitim Fakülteleri ve Eğitim Bilimleri Fakültesidir. Kapsamlı ve uzun vadeli bir öğretmen istihdamı planlaması ile işsiz öğretmenlerin istihdamı sağlanmalı, bu fakültelerdeki kontenjanlar ihtiyaca göre düzenlenmeli ve merkezi sınavlar bir program temelinde kaldırılmalıdır. Çünkü sadece bir sınavla "iyi öğretmen" seçilmesi mümkün değildir.

Öğretmenlerin gelişimi için önce yaşadığı sorunlar çözülmelidir

Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi`nde "Mesleğe başlayan öğretmenlerin örgütün kültürü ve değerleriyle bütünleşmelerini, mesleğe ve örgüte adanmalarını, kişisel ve mesleki gelişimlerini sürdürülebilir kılmada hazırlama, temel eğitim ve hizmet içi eğitim süreçleri hayati bir önem taşımaktadır" amacına dönük çeşitli öneriler getirilmiştir.

Öğretmenlerin gelişimi onların yaptıkları işi anlamlı bulmalarına, mesleki özerkliğe sahip olmalarına, okulun demokratik olmasına, yakından izlendiği duygusuna kapılmamasına, kendini güvende hissetmesine bağlıdır. Okul, öğretmenlerin kendi kendilerini yönetir oldukları ve meslektaşları arası rekabet değil dayanışmaları ile kendilerini geliştirdikleri ve okulu anlamlı ve değerli buldukları bir mekan olmalıdır. Öğretmenlerin ihtiyaçlarından kopuk hizmet içi eğitimlere zoraki katılım ile öğretmenlerin niteliklerinin yükseleceğini beklemek doğru değildir.

Ulusal ve uluslararası öğretmen yeterliliklerine bakarak öğretmenlerin yetiştirilmesini planlamak gerçekçi olmadığı gibi, yanlış sonuçlar ortaya çıkarması kaçınılmaz bir uygulama olacaktır. Türkiye`nin toplumsal yapısını göz ardı ederek, okulun iç ve dış dinamiklerini, öğretmenlerin çelişki ve hareketlerini, öğrencilerin kültürlerini görmezden gelerek öğretmen yetiştirmede başarılı olmak mümkün değildir.

Öğretmen yeterliliklerine ilişkin çalışmalar, gideren ayrışan ve kutuplaşan okullarda, en yeterli öğretmenleri bile şaşırtacak koşulları anlamamak demektir. Öğretmen yeterlilikleri yukarıdan değil, aşağıdan, okulun gerçek sorunlarını dikkate alacak ve bu sorunlara eğitimin niteliğini yükseltecek biçimde çözümler üretmek için tabandan geliştirilmesi gerekmektedir.

"Kariyer basamakları" ve "performans değerlendirme" sorunları arttıracaktır

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlerin kendi içinde bölünerek farklı şekillerde derecelendirilmesine dayanan "kariyer basamakları" sistemi, öğretmenleri performanslarına göre derecelendirerek onlara farklı "apoletler" takmak amacıyla yapılan bir düzenlemedir. Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi`nde mevcut kariyer basamakları sistemi yerine "süreç-beceri odaklı" yeni kariyer sisteminin getirileceği belirtilmektedir.

Yeni sisteme göre öğretmenlerin tümü, aynı basamaktan mesleğe başlayacaklar ve basamak atlamak için kariyer sınavlarına gireceklerdir. Eğitim sistemi tamamen sınav odaklı hale gelmişken, öğretmenlerin de benzer bir sınav yarışından geçirmek istemesi doğru değildir. Sınav odaklı eğitim sistemi üzerinden öğretmenlerin sınav teknisyeni, mekanik birer bilgi aktarıcısı ya da bakanlığın tartışmalı uygulamalarını hayata geçiren birer robot olması istenmektedir.

Öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselmesinde sınav dışında çoklu değerlendirme ölçütleri olarak ifade edilen performans değerlendirmesi üzerinden yapılandırmak doğru değildir. Sınavda alınan puanın, bireysel performans ve başka kıstaslarla birlikte değerlendirilecek olması, geçmiş yıllarda olduğu gibi, birtakım şaibeli ilişkilerin devreye girmesini beraberinde getirecektir.

Eğitim emekçilerinin performansları ve akademik başarılarının yanı sıra sınavdan aldıkları puana göre görevde yükselecek olmaları, yaptıkları işin önemi ve niteliği ile ters düşmektedir. Başarı oranına göre öğretmenlerin ücretleri, sorumlulukları, statüleri, kariyerleri ve haklarının artacağı ifade edilerek, yüz binlerce öğretmenin birbirine karşı rekabete sokacak böylesi bir uygulamayı kabul etmek mümkün değildir.

Öğretmenlerin "kariyer gelişimi" ve "ödüllendirme" sistemini iyileştirmek hedefi, öğretmenleri, ihtiyaçtan kopuk amaçlara yönlendirme tehlikesi taşımaktadır. Belge`de "Bütün mesleklerde olduğu gibi öğretmenlikte de öğretmenlere bir kariyer olanağı ve yeterliklere dayalı kariyer gelişim planı sunmak, bireysel amaçlara bağlı olarak motivasyonu ve iş performansını olumlu etkileyeceği gibi örgütsel performansa da katkı sağlayacaktır" iddia edilmesine karşın, bu belirlemenin gerçek yaşamda bir karşılığının olmadığı çok açıktır.

Öğretmenlik gibi iç motivasyonu gerektiren bir meslekte güdülenme sadece dışsal dinamiklere indirgenmekte, öğretmenler dışsal etkilerin "kuklalarına" dönüştürülmektedir. Ayrıca bunun nasıl sağlanacağı sorusuna yanıt olarak "performans değerlendirmesi" yanıtının verilmesi düşündürücüdür.

"Ancak bunun için öncelikle öğretmenlerin, yeterlik temelli olarak iş performansının süreçler içinde çoklu ölçütler kullanılarak değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesine ilişkin bir sisteme ihtiyaç vardır" ifadesi, eğitimde kullanılması son derece ciddi sakıncalar doğuracak olan performans değerlendirme ve "ödüllendirme" sisteminin çözüm olarak sunulmak istendiğini göstermektedir.

Strateji belgesi rotasyon önermektedir

Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağı, aynı okulda /kurumda kesintisiz uzun süre görev yapmış olan öğretmenlere "mesleki deneyimleri taşıyabilmeleri ve geliştirebilmeleri" bahanesiyle "hizmet gerekleri ve "kamu yararı" göz önünde bulundurularak okul/kurum değişiklikleri yapmak için bir model oluşturmayı, başka bir ifade ile eğitimde rotasyon uygulamasına geçmeyi hedeflemektedir.

Öğretmenlerin isteği dışında görev yerlerinin değiştirilmek istenmesi, bir süredir kamuoyunda tartışılan ve büyük tepkiler alan rotasyon uygulamasının bu tür gerekçeler ileri sürülerek hayata geçirilmek istendiğini göstermektedir. Hiçbir eğitim emekçisi, isteği dışında yer değiştirmeye zorunlu bırakılmamalıdır. Aksi halde böylesi bir uygulamanın fiilen sürgün anlamına geleceği açıktır.

Sonuç

Öğretmen; insansal değerleri gelişmiş, topluma önderlik eden, bilimsel düşünen, toplumsal ve siyasal olarak etkin, insan ilişkilerinde başarılı, sorun çözmeye yatkın, öğrencilerin sosyal ve kültürel durumlarını kavrayan, var olan eşitsizlikleri sorgulayıcı ve mücadeleci, alanında uzman bir kişidir.

Öğretmenlerin toplumun gelişmesinde etkin roller üstlenmesi gereklidir. Ancak bunun için "piyasanın ihtiyaçları"ndan çok, toplumun ihtiyaçlarının ön plana alınması gerekir. Toplumların gelişmesinde öğretmenin rolünün arttırılması ve bunun eğitimsel temeli olan yetiştirme programı, hem alanda iyi yetişmeyi hem de öğrenciler için öğrenme ortamının düzenlenmesinde bütünleşmiş, etkin ve donanımlı bir toplumsal-kültürel ve eğitimbilimsel içerik taşımalıdır.

Eğitim ve öğrenme sürecinin etkin oluşturucusu olan öğretmen, donanımlı bir eğitim ortamında çalışabilmesi için gerekli eğitsel altyapıyı hem tutum hem bilgi düzeyinde edinebilmelidir. Bu da eğitim sürecinin nitelikli olmasını gerektirmektedir. Ancak eğitimde yaşanan çok yönlü olumsuzluklar, eğitim sisteminin niteliğini ciddi anlamda sorgular hale getirmiştir.

Kuramsal ve uygulamalı olarak bütünleşmiş bir öğretmen yetiştirme programı öğrencilerin öğrenmesini özgürleştirebilir. Bu sayede bireylerin nitelik kazanması, kişiliğin çok yönlü gelişmesi, toplumdaki eşitsizlikleri aşan bir eğitim alanının oluşturulması, eşit öğrenme fırsatları yaratılması, eşitliği geliştirici yeni öğrenme çevrelerinin geliştirilmesi, toplumun ve kişinin başlı başına bir değer olarak benimsenmesi olanaklı olabilir.

Öğretmen yetiştirmenin sorunları çok yönlü bir özellik göstermekle birlikte, öğretmenin toplumsal ve kamusal sorumluluk içinde iyi bir eğitim ortamının geliştiricisi olması, ortak bir kültürel temel olarak niteliklerinin belirginleşmesini ve benimsenmesini gerekli kılmaktadır.

Her fırsatta kendi öğretmenine güvenmediğini ima eden, "üç ay tatil yapıyorlar", "derslere geç giriyorlar" vb gibi öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasında öncü rolü oynayanlar öncelikle bu tutumlarından vazgeçmelidir.

Milli Eğitim Bakanlığı`nın eğitim emekçilerinin taleplerini ve eylemlerini dikkate almayan, sendikalarının görüş ve önerilerine kapalı, üstelik kamuoyu önünde öğretmeni "çalışmayan ve verimsiz" olarak en üst düzeyden yargılayan tutum ve söylemler içine girmeleri kabul edilemez.

Her konuda olduğu gibi, öğretmen yetiştirme konusunda da eğitimin ana bileşenleri olarak öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin yönetime katılmasını sağlayacak bir demokratik örgütlenmeye ihtiyacı olduğu açıktır. Ancak bu "performans değerlendirme" ile "müşteri memnuniyeti" için değil, gerçek anlamda demokratik ve eşitlikçi bir eğitim için yapılmalıdır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber