Zenginler iyi harcıyor fakir yardımla ayakta!

2015'in başında çarşı-pazar ne durumda? Ayşe Hanım Teyzem'e bilgi vermek için dolaştım durdum. İstanbul o kadar büyük bir şehir oldu ki... Farklı gelir grubunda, farklı yaşam alışkanlığına sahip milyonların alışveriş alışkanlıkları da farklı. Ceplerindeki para miktarı da farklı... Kimisi var 3 kuruşluk yardımla yaşıyor, kimisi var milyonluk oto peşinde

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 04 Ocak 2015 12:32, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00
Zenginler iyi harcıyor fakir yardımla ayakta!

Güngör Uras

Pastırma, sucuk, peynir, zeytin gibi gıda maddelerinde fiyata bakarak ucuz mu, pahalı mı diye karar vermek zor. Çünkü kalite farklı olabiliyor. İstinye'de pazar, şarküteri ve market fiyatlarını karşılaştırdım. Örneğin şarküteride pastırmanın kilosu 120 TL, markette 80 TL. Şarküteride siyah zeytin 29 TL, pazarda, markette 18 TL'ye zeytin var. Beyaz peynir şarküteride 28 TL. Pazarda, markette 12 TL. Eski kaşar şarküteride 56 TL, pazarda, markette 22 TL.

Şarküterideki gıda maddelerinin nasıl mutlaka kaliteli olduğu söylenemez ise pazarda ve marketlerde satılan malların kalitesiz olduğu da söylenemez.

Ayşe Hanım Teyzemgiller büyük ölçüde pazardan ve ucuzculuğu söylenen marketlerden alışveriş yapıyor. Marketlerin bir özelliği var. Müşteriyi cezbetmek için dönem dönem belli gıda maddelerinin fiyatlarında ucuzluk yapıyorlar. İşte bu önemli bir fırsat.

Özellikle ambalajlı, üreticisi bilinen gıda ürünlerinde tenzilatı izlemek, daha az ödeme ile doğru dürüst gıda maddesi alma fırsatını yaratıyor.

İşte onun için 'ucuzcu market'lere ilgi giderek artıyor. Ben de mahallemize yakın 'ucuzcu market'ten alışverişe alıştım. Özellikle yaş meyve ve sebze ile ambalajlı kuru gıda maddesi fiyatları, bakkal, pazar ve büyük market fiyatlarının altında.

AVM'ler insan almıyor

AVM'ler çocuklar için etkinlikleriyle, ayakta yemek, içmek bölümleriyle, hafta sonu düzenledikleri eğlencelerle ailelere 'gel gel' yapıyor. Kötü havalarda, yağışlı günlerde adeta AVM'ler insan almıyor. Ne var ki gezenlerin çoğunun elinde poşet yok. Demek ki alışveriş yerine eğlenmek, vakit geçirmek için AVM'lere geliyorlar.

Bu pahalı otomobilleri evleri kimler alıyor?

Türkiye'de yaşayanların kullanılabilir geliri kişi başına ortalama 10.024 dolar. Gelir herkese adil dağıtılsa 10.024 dolar.

Nüfusun ilk 7 milyon 500 bini için ise kişi başı ortalama kullanılabilir milli gelir 3.218 dolar. Nüfusun 7 milyon 500 bin varlıklı kesimi için ise 32 bin 458 dolar.

Açık anlatımıyla en aşağıdaki 7 milyon 500 bin kişi Honduras şartlarında yaşarken, en tepedeki 7 milyon 500 bin kişi Fransa, Almanya hatta İsviçre halkının geliri kadar gelire sahip.

7 milyon 500 bin nüfus az nüfus değil.

İsviçre, Avusturya, Danimarka, Norveç gibi ülkelerin nüfusuna yakın. Bu kadar kişinin milli gelirden aldıkları pay, İngiltere, Belçika, Almanya, Fransa'da yaşayanların kişi başı milli gelir rakamlarına eşit.

Türkiye'de insanlar varlıklı... Lüks otomobilden geçilmiyor. Milyon dolarlara konut satılıyor. Doğrudur... Ama bu 7 milyon 500 bin kişi için doğrudur.

Yukarıdakilere bakarken, aşağıdakilerin kullanılabilir gelirlerinin 10.024 dolar olan ortalama rakamın çok altında olduğunu 3.218 dolar olduğunu unutmamak gerekir.

7 milyon hane 24 milyon nüfus yardımla yaşıyor

Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıklamalarına göre, 2013 yılında ülkede yoksulluk oranı yüzde 15 idi. 11 milyon (medyan gelirin yüzde 50 altında) 'göreli yoksul' durumundaydı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın açıklamalarına göre, sosyal yardım yapan tüm kuruluşların birleştirilmiş rakamlarına göre, 2013 yılında 6.7 milyon hane, 23.6 milyon kişi sosyal yardımlarla yaşamlarını sürdürdü.

Hanelerin ve nüfusun üçte birinin sosyal yardımlardan yararlandığı görülüyor. Bu sosyal politikalar bakımından iyi de... Halkın gelir durumunun bozukluğu bakımından kötü.

Otolar boy boy 3 milyona satan var

Galerinin vitrininde lüks otomobiller boy boy sıralanmış. Rolls Roys ile Bentley yan yana. Maserati ile Ferrari yan yana. S Mercedes 500 ile Porshe'yi kenara koymuşlar.

Çekinerek içeriye girdim. Satıcı küçümseyerek beni süzdü... "En pahalı otomobiliniz hangisi" diye sorunca şaşırdı, "Abi ne yapacaksın? Sen bunları alamazsın" diye cevapladı. "Merak bu ya... Fiyatlarını öğrenmek istiyorum" deyince başladı anlatmaya... "En pahalıları önde duran Rolls Roys ile Bentley. İkisi de tam donanımlı. 900 bin euro'nun üzerinde ama 900 bin euroya olur."

"S 500 Mercedes kaça" diyecek oldum. "Boşver onu..." dedi. "Herkesin altında ondan var. Diyanet İşleri Başkanı'nın bindiği 1 milyon 300 bin liralık otomobilden mi alacaksınız?"

Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin perakende satış listesine baktım. Ocak - kasım arası 13 Bentley satılmış. Rolls Roys'un bayisi olmadığından ithalatı özel. 469 Porche, 10 Ferrari, 51 Jaguar, küçüğüyle büyüğüyle 25 bin Mercedes satılmış.

İlk 11 ayda satılan ithal binek otomobili sayısı 420 bin. Bizim ucuz yerlilerin satışı ithallerin yarısı kadar, 200 bin. Kim alır bizim 30 - 39 bin liralık yerlileri?

Şimdi denilecek ki, "Halkın parası yok, diyorsun... Kim alıyor bu otomobilleri? Nereden buluyorlar parayı?"

Vallahi ben de çözemedim. Parayı nereden bulduklarını benim gibi, vergiciler de bilemiyor. Çünkü bizim kanunlarımıza göre kimseye, "Nereden buldun parayı" diye sorma imkanı yok.

Mısır Çarşısı ana-baba günü

Mısır Çarşısı, İstanbul'un sembolü. Eskiden, pastırma, sucuk, peynir zeytin satan dükkanlar, hatta kasap dükkanları bile vardı. Şimdilerde daha çok yabancı turiste dönük az miktarda ucuz hediyelik, çok miktarda lokum, meyve çayı, kuru yemiş satan dükkanlar çoğunlukta.

Mısır Çarşısı o kadar kalabalık ki sanki otobüsün içinde ön kapıdan arka kapıya ilerler gibi zorlukla yürünüyor.

Kalabalığın çoğu seyirci, pek azı alıcı.

Baharat satan dükkanlar eski zenginlikte değil... Ben Mısır Çarşısı'na 'üzerlik nazarlık otu' almak için giderim. Çocukluğumuzda büyüklerimiz bizi nazara, kazaya, belaya karşı üzerlik nazarlık otuyla tütsülerlerdi... Şimdilerde üzerlik nazarlık otu satın alabileceğiniz tek bir dükkan var.

Çarşının başında bulunan Kaur ailesinin 1920 yılından bu yana baharat sattıkları dükkanda bile baharatlar arkaya çekilmiş. Önlerde yabancı turistlerin ilgisini çeken mallar var. Arap çiftin ilgi duydukları içleri renkli sıvılarla dolu gösterişli şişeler dikkatimi çekti. Emre Kaur, "Koku satıyoruz... Şimdilerde yabancılar özellikle Araplar kokuya merak saldı. Hindistan'dan ithal edilen kokulara İstanbul isimleri veriyoruz" dedi.

"Makam - ı İbrahim, Ya İstanbul, Mihrimah Sultan, Kanuni Süleyman" isimli kokuların 1.5 gramı 30 TL. Şırınga ile küçük şişelere dolduruyorlar. Alanlar ya doğrudan ya da alkolle sulandırarak kullanıyormuş.

Ayşe Hanım Teyzem sizden ne alır diye sordum. Nane, kekik, karabiber, pul biber halkımızın en çok kullandığı baharatmış. Kiloları 30 TL dolayında.

Halı işi durgun

Cağaloğlu, Bab-ı Ali Caddesi'nde, varlıklı yabancı turistlerin alışveriş ettikleri dükkanlar var. Eski Hürriyet gazetesi binasının tamamını kiralayan Yavuz Aydemir'de 500 liralık kilim ve halıdan 20 bin dolarlık, 50 bin dolarlık kilim ve halıya kadar çeşit çeşit mal var.

Yavuz Aydemir, "Türk aileler eskisi kadar halı almıyor. Eskiden varlıklı aileler 10 bin TL'ye halı alırlardı. Yabancıların da varlıklısı İstanbul'a uğramaz oldu. Eskiden iyi halı müşterisi bir yabancı 10 bin dolarlık halı alırken şimdilerde 500 dolar 2 bin dolarlık halılarla ilgileniyor" diyor.

Sultanhamam sessiz sakin

Sultanhamam'da Türkiye'nin tekstil ve mefruşat piyasasının kalbi atardı. Şimdilerde durum epeyce değişti. Türkiye'nin neresinde olur ise olsun, büyük tekstil üreticilerinin tüm malları önce Sultanhamam'a girer, sonra buradan çıkıp tezgahlara intikal ederdi.

Sultanhamam'da Gürün Han, Katırcıoğlu Han gibi ismi efsaneleşmiş iş merkezlerinin önünden eskilerde Anadolu'ya 20 - 30 kamyon kalkar, mal taşırdı. İrili ufaklı 8 bin işyerinin yıllık ciroları 10 milyar doların üzerindeydi.

Şimdilerde Sultanhamam büyük değişim içinde. Piyasa çöktü.

Sultanhamam'ın çöküşünün bir değil, birçok sebebi var...

1) Ekonominin kötü gidişi. 2) Para ödememe alışkanlığı. 3) Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki terör. Bunlar genel nedenler, özel nedenler ise bunlara ek olarak şunlar: 4) Bölge bayilikleri toptancılığı öldürdü. 5) Eskiden tekstil ve mefruşat piyasası Sultanhamam'da toplanmıştı. Zamanla İstanbul'a dağıldı... Sultanhamam'ın büyüklükten gelen gücü, etkinliği kayboldu. 6) İşportacılık Sultanhamam'ın başbelası oldu. Özetle Sultanhamam'ın kendi gitti. İsmi kaldı yadigar.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber