Vakıfbank'ın özelleştirilmesinde hedef, 2005'in ilk yarısı

Haber Giriş : 03 Nisan 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Vakıfbank Genel Müdürü Aziz Ahmet Kacar, Banka'nın özelleştirilmesi için hedefin 2005'in ilk yarısı olduğunu açıkladı. Polis Bakım ve Yardım Sandığı (POLSAN) ile Vakıfbank arasındaki protokol imza töreninin ardından gazetecilerin özelleştirme konusundaki sorularını cevaplandıran Vakıfbank Genel Müdürü, özelleştirmeyle ilgili strateji ve yol haritasının belli olduğunu hatırlattı. Ancak Dünya Bankası'na ifade edilenin, bir değerleme yapılacağı ve strateji ile ilgili yasal bilgilerin verileceği olduğunu söyleyen Kacar, bunun da Haziran sonuna kadar yapılacağını belirtti. Vakıfbank'ın özelleştirilmesi için yol haritasının çizildiğini kaydeden Kacar, hukuken mümkünse Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün hisselerinin, bu mümkün değilse Sandığa ait hisselerin halka arz edileceğini ve hedefin 2005 ilk yarısı olduğunu açıkladı.

Kacar, bu tarihe kadar çok zaman bulunduğunu ve gelecek yıl yapılacak 2004 genel kurulunda bu konunun ele alınacağını belirtti. Mevduat garantisinin kalkışı ile birlikte kamu bankalarına bir mevduat kayması yaşanıp yaşanmayacağı konusunda da Kacar, ''Eğer böyle olsaydı bugüne kadar çıkardı. Ben en ufak bir değişiklik beklemiyorum'' dedi.

50 milyar lira üzerindeki mevduatın çok küçük bir bölüm olduğunu ve bu rakamın mevduat sahiplerinin büyük bölümünün kapsadığını ifade eden Kacar, ''Dolayısıyla kamu bankalarına bir kayma beklemiyorum'' diye konuştu.

Dünya Bankası'nın mali sektör kredisinin serbest bırakılması için durumun netleşmesi gerektiğinin hatırlatılması üzerine de Kacar, ''Durumun netleşmesi gerekmiyor. Dünya Bankası'nın bizden istediği tek şu var, değerleme ve bankanın hukuki yapısıyla ilgili rapor. Başka bir şey yok. Yani hukuki olarak Vakınbank'ın özelleştirilemeyeceğini ortaya koyduğunuz zaman Dünya Bankası, başka bir banka, başka bir makam kim ne diyebilir ki?'' dedi. Banka'nın 2003 yılı brüt kârının 770 trilyon lira net karının ise 231 trilyon lira olduğunu açıklayan Kacar, prooblemli kredilere yüzde 100 karşılık ayırılması nedeniyle net kârın düşük göründüğünü ifade etti.

Tüketici kredilerine artan talebi de değerlendiren Kacar, tüketici kredilerindeki artışın riskinin enflasyonu körüklemesi olduğunu, ancak Türkiye'de böyle bir durumun olmadığını, kredilerin daha çok üretimi artıran bir etkisi bulunduğunu söyledi.

Ancak, kredi alanların ödeme kabiliyetlerinin üzerine çıkmamalarının önemli olduğuna dikkat çeken Kacar, Türkiye'de bankaların bu konuda tecrübeli olduğunu hatırlatti.

Bankacılık yasa tasarısındaki sahiplik konusuna da değinen Kacar, sektörün uluslararası piyasalarda itibar kazanabilmesi için sahiplikle ilgili bir tartışmanın yanlış olduğunu belirterek, ''Sahiplik konusunun çok tartışılmasına taraf değilim'' değerlendirmesinde bulundu.

Netgazete

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber