İki kanser ilacı alana bir böbrek ilacı bedava!

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 03 Nisan 2007 11:52, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Sahte, çalıntı ve miadı dolmuş ilaçlar, piyasada kol geziyor. Spot depolar yeterince denetlenemezken, internetten ilaç satılması da faciaya davetiye çıkarıyor.

Son zamanlarda, farklı illerde düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda önemli miktarda sahte, miadı dolmuş ve taklit ürün ele geçirilmesiyle, gözler ilaç dağıtım sistemine çevrildi. İlacın içeriği, üretimi, depolama şartları ve hastaya ulaştırılmasında gerçekleşecek her ihmal; insan sağlığına yönelik hayatî sonuçlar doğurabiliyor. Usulsüzlüğün kanser ve benzeri bağışıklık sistemi hastalıklarında kullanılan pahalı ilaçlarda yapılması ise bu sonuçları daha da ağırlaştıracağa benziyor.

Türkiye ilaç pazarında en büyük alıcı, yüzde 85 oranıyla devlet. Dolayısıyla aslında ilaç sektörü sıkı denetim altında. Peki, buna rağmen, son operasyonlarla ortaya çıkarılan kaçakçılık, ilacın fabrikadan tüketiciye ulaşım sürecinin hangi aşamalarında meydana gelebiliyor? Sorumlular kim? Problem nasıl çözülebilir? İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü yetkilileri, internet üzerinden ilaç satışına şüpheyle yaklaşıyor: Acaba gönderilen paketin içindeki madde gerçekten ilaç mı; ilaçsa miadı, yani son kullanma tarihi dolmuş mu? Etken maddesi var mı; varsa gereken miktarda mı? İlacın tedavi ediciliği tam ispatlanmamış mı? Sorular uzayıp gidiyor. Bu şüpheler üzerine genel müdürlük, bir yıldır PTT ve gümrüklere gelen ilaç paketlerini kontrol ediyor. Ancak kargo akışında denetim neredeyse imkânsız.

SPOT DEPOLARA DİKKAT!

Satışa sunulmayan; ama Sağlık Bakanlığı'nın ithaline izin verdiği ilaçlar Türk Eczacılar Birliği (TEB) aracılığıyla temin ediliyor. TEB şu anda nöroloji, bağışık sistemi, kanser ve kan hastalıklarıyla ilgili 800 kalem ilacı yurtdışından getiriyor. İnternetle ilaç satışı sadece yurtdışından ilaç ithalini kapsamıyor. Ulaşım bedelini de ekleyerek 24 saat isteyenlere ?adrese teslim ilaç servisi? yapan bazı internet siteleri faaliyete geçmiş durumda. Bu siteler, ?soğuk zincir' ihlalinden kaygılanan tüketicilere, ilaçların eczanelerden temin edildiğini ve nakliye sürensince de ilacın bozulmaması için soğuk depolama kurallarına uyulduğunu söylüyor.

Dağıtım sistemindeki diğer önemli kaçak, spot diye nitelenen ufak ilaç depolarının bazılarından kaynaklanıyor. Türkiye'de irili ufaklı 430 (200 rakamı da telaffuz ediliyor) ilaç deposu var. Birkaç büyük depo, pazarın yüzde 80'den fazlasına hâkim. Eczacı kooperatiflerinin pazar payı ise yüzde 13. Yüzlerce küçük depoya ise yüzde 5 gibi bir pay düşüyor. Eczacı meslek örgüt ve kurumları, ilacın, eczanede ve eczacı tarafından hastaya verilmesini önemle vurgulasalar da; az sayıdaki ufak depo, kutularını değiştirdikleri miadı dolmuş ilaçları naylon faturalarla yine eczanelere satarak para kazanıyor.

Ortada yadsınamayacak bir yaman çelişki ya da kısır döngü var. Türkiye'de eczane haricinde ilaç satışı yasak. Yasakken bu tür olaylarla karşılaşılabiliyor. Peki ya yasallaşırsa! Bu noktada bebek maması ve vitaminlerin bir süredir Tarım Bakanlığı onayıyla marketlerde satıldığı hususu akla geliyor. Peki, sahte ya da miadı dolmuş mama ve vitaminler bakımından marketler yeterince denetleniyor mu? Eczacı danışmanlığını hiçe saymak ne derece mantıki? Bu sorular, gelinen aşamada kritik önem kazanıyor.

İlaç sektöründeki üzücü durumun sebeplerini, eczacılık alanındaki iki önemli isimle konuştuk. Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) Başkanı Sait Yücel ve Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan ile? TEKB Başkanı Sait Yücel, ?Kaçak nerede?? sorusunu cevaplarken ?dağıtımın içinde eczacı olmayan, bu işi sadece para kazanmak amacıyla yapan bir kesimden? söz ediyor. Yücel'e göre sektörde yerleşmiş şirketlerin sahteciliğe bulaşması mümkün değil. Miadı geçmiş ilaçların kutusu değiştirilerek piyasaya sürülmesiyle, serbest eczane uygulaması sonrasında SSK'nın elindeki ilaçları ihaleyle parça parça satması arasında bir ilişki var. Kimi spot depoları, miadı dolmak üzereyken kutusunu değiştirdikleri SSK ilaçlarını satışa sunuyor. İşin içine sahte ve miadı dolmuş ilaçlar girdiğinde, olay maliye boyutunu aşarak ?faciaya davet? aşamasına geliyor. Çalıntı ilaçlar da bu kanalla piyasaya arz ediliyor. Söz, önce TEKB Başkanı Yücel'de?

ECZACILAR ECZANEDE DURMUYOR!

-Eczacıların sahte ya da kutusu değişmiş ilacı anlama imkânı yok mu?

Eczanelerin bir kısmı, eczacıların diplomasıyla, eczacı olmayan kişilerce açılıyor. Eczacının başında durmadığı eczaneler var. Bu tip olayların içinde hiç mi eczane yok derseniz, mümkün değil. Sonuçta 23 bin eczaneyiz. Muhakkak 3-5 tanesi kupür yolsuzluğu ve sahte ilaç olayına sistemsel boyutta karışmış olabilir.

-Eczanelerin yüzde kaçı eczacı olmayanlarca işletiliyor?

Tahminimce yüzde 5'i geçmez.

-Acaba SSK eczaneleri açıkken, bazı depoların SSK'ya sahte ya da miadı dolmuş ilaç satma ihtimali söz konusu mudur?

Hayır, çünkü SSK biyoeşdeğerliliğini belgelemeyen firmalardan ilaç almadı.

-Eczacı usulsüzlüğe karışan depoları nasıl ayırt edecek?

Eczacı, depo normalin üstünde bir iskonto yaparsa şüpheyle bakmalı. 10 kuruş iken 5 kuruşa teklif ediyorsa ilacı almamalı. Oturmuş dağıtım kanallarını tercih etmeli. Aksi takdirde işletmesi ve mesleki geleceği, her şeyden öte itibarı büyük yara alır.

IRAK SINIRINDAN DA KAÇAK İLAÇ GELİYOR

-Türkiye'de eşdeğer ilaç piyasasında bazı anormalliklerden söz edilebilir mi halen?

SSK yaklaşık 10-15 yıl önce eşdeğer ilaç uygulamasına geçtiğinde en ucuz verenden alırım dediğinde bu sıkıntı vardı. SSK'nın önüne koyduğu bir kıstas yoktu o dönemde. Ancak daha sonra bu anlamdaki birtakım sıkıntılar ortaya çıkınca Sağlık Bakanlığı bir genelge yayınladı. ?Eşdeğerliliğini belgelemeyen firmalardan kurumlarımız ilaç almayacaktır' dedi. Yabancı sanayi zaten yurtdışında yaptırıyor. Türkiye'de biyoeşdeğerlilik konusunda ciddi sıkıntı olduğuna inanmıyorum. Ancak sahte ilaç zaman zaman gündemimize geliyor. Sahte ilacın birazı iç piyasadan. Birazı da sınırlarımızdan. Mesela Irak sınırlarından gidiyor da geliyor da. Denetimsizlik söz konusu.

-Bütün usulsüzlük yüzde 5'lik spot depolar üzerinden mi oluyor?

Kurumsal imaj denilen boyut var. Zedelenme başladığında handikap yaşarsınız. Türkiye'deki depoların yüzde 99'unda böyle bir işin olduğuna inanmıyorum. Ama bu işi sadece para kazanmak amacıyla yapan çok az bir kesim var. Oysa birinci amacımız sağlık hizmetinin her noktaya en hızlı bir şekilde verilmesi. İlacın doğru stoklama, saklama ve depolama koşullarına uyarak eczaneye ulaştırılması.

-İlacın eczane dışında satılmasına doğru bir sürecin işlediği de iddia ediliyor. Bu doğru mu, gerçekleşirse bu tür olaylar artar mı?

Kesinlikle artar. Her ne kadar AB'ye aday ülke bile olsa, Türkiye'deki genel kültür seviyesine göre ilacın eczane dışında satılmasının doğru olmadığını söylüyorum. Çünkü sonunda vitaminin bile doğru kullanılmadığında birtakım yan etkileri söz konusu. Türkiye'de sistemsel olarak iki tane ruhsat veren yapı ortaya çıktı. Biri sıkı incelemeler sonrası ruhsat veren Sağlık Bakanlığı; diğeri de gıda diye ruhsat veren Tarım Bakanlığı. Prosedür çok farklı. Sağlık Bakanlığı'ndaki prosedür oldukça ciddi. Zaman istiyor. Tarım Bakanlığı'nın ruhsat verdiği ürünlerde bu söz konusu değil. Şu anda bunlar market raflarında boy gösteriyor. Zaman zaman medyada yanlış ilaç kullanımı izliyoruz. Şunu söylüyoruz. Türkiye'de ilaç kesinlikle eczanenin dışına çıkamaz. İlaç devletin ödeme listesinin dışına çıkabilir. Devlet geri ödeme listesinde ben bunları ödemeyebilirim diyebilir; ama bu ürünler de kesinlikle eczanede satılmak zorundadır.

-Neden?

Çünkü eczacının bu alandaki bilgisine ihtiyaç var. Mama dediğiniz olayda bile, çocuktaki birtakım bilgilerin alınıp buna göre mamanın verilmesi gerekir. Hatta mamanın komşudan alınıp kullanılmaması gerekiyor. Ruhsatlara Tarım Bakanlığı değil, Sağlık Bakanlığı verilmeli. Eczane dışı satış beklentisi gross-marketlerde var. Ortaya çıkacak reklâm pastası dolayısıyla medyanın bir kesimi de beklenti içinde. Bize kalırsa çok yanlış bir uygulama. Eczacı danışmanlığı olmadan herhangi bir ürün hastaya sunulmamalı.

SAYDAN: SPOT DEPODAN İLAÇ ALMAM

-Bu uygulama Avrupa'da nasıl?

Ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela Fransa'da bu yok. Kuzey Avrupa ülkelerinde bu şekilde. Zincir ve ?drugstore'lar çok fazla.

-Kuzey halkı daha mı bilinçli?

Bilinçten dolayı değil. Oradaki politika bunu getiriyor.

-Türkiye'de kaç depo var?

İrili ufaklı herhalde 200'e yakın depo var. Hedef (yüzde 37) ve Selçuk (yüzde 39) gibi büyük depolar büyük paya sahip. Gerisi yerel depolar. Pazarın yüzde 5'ine hitap ediyorlar.

-Bu yerel depolar ürünü firmadan direkt mi alıyor, yoksa ana depolardan mı?

Firmadan direkt alan da var, ana depolardan alan da.

-Hepsi yasal mı?

Yasal.

-Depo açmak için ne gerekiyor? Çok mu kolay?

Bir eczacının mesul olarak atanması gerekiyor; ardından şartlara uygun bir binanın ayarlanması. Sağlık müdürlüğü inceliyor, uygunsa bakanlığa havale ediyor. Ankara da onaylıyor. Gözden kaçan ruhsatsızlar da olabilir. Spot çalışanların muhakkak yasal müracaatları vardır diye düşünüyorum. Bana kalırsa eczacı bu anlamda ürün sunan depoların bilgilerini istemeli.

-İnternet üzerinden satışlar da tartışılıyor?

Türkiye'de yasak; ama yapılıyor. Olmamalı. Niye? Sonunda ilaç alırken muhakkak eczacı ile karşı karşıya gelmelisiniz. Eczacıyı tanımalısınız. Diyoruz ki eczacı ilacın başında durmalı, hasta ile muhatap olmalı. Hasta inandığı ve güvendiği eczacıdan almalı ilacı. Artık eczaneye değil, eczacısına gitmeli hatta. Eczacının reçetede gördüğü ilaç uyuşmazlığı ve ilacın fazla kullanımı gibi konularda da hastayı uyarıp, tekrar doktora dönüp belli konularla ilgili danışmanlık hizmeti sağlaması gerekiyor.

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan ise spot depolardan kesinlikle ilaç almadığını söylüyor. İnternet siteleri vesilesiyle ilaç alımlarının hasta hayatını birçok açıdan riske ettiğini dile getiriyor. Saydan, eczacıların raflarında miadını dolduran ilaçların kutusu değiştirilerek yeniden piyasaya sunulmasına ihtimal vermiyor. Çünkü her eczacının kullanma süresi biten ilaçlar için gelir vergisinden yüzde 3 düşme hakkı var:

TÜKETİCİ, SORUMLU DAVRANMALI

-Sahte ve taklit ilaç arasındaki temel farklar nelerdir?

?Sahte ilaç? etken madde içermez. Dolgu malzemeleriyle üretilir. Tedavi edici niteliği yoktur. Bu tür ürünler; ilaç ticaretinden para kazanmak isteyen kişi ya da teşekküllerce imal edilip çeşitli şekillerde piyasaya sürülüyor. Dünya genelinde bu tip girişimler maalesef var. Ülkemizde eczane dışında özellikle market ve bakkallarda yasadışı satılan ağrı kesiciler bu gruba giriyor. Çünkü ilaç firmalarından ve ecza depolarından ilaç temini mümkün olmayan bu tip yerlerin talebini karşılamak için birtakım yasadışı teşekküller oluşturularak, sahte ilaçlar üretiliyor ve bu tip yerlerden piyasaya sürülüyor. Talebi bu şekilde hem yasadışı yollardan hem de insan sağlığını tehdit eden eylemlerle karşılamak isteyenlere yönelik olarak ciddi anlamda bir tedbir alınmıyor, bu konuda yeterince hassasiyet gösterilmiyor ve konunun üzerine ciddi anlamda gidilmiyor. Konu, ?eczane dışında satılan 3-5 ağrı kesici ilaç? olarak görülüyor. Oysa yapılan operasyonlarda ortaya çıkan gerçeklere baktığımızda bu ürünlerin sahte ilaç olduğu görülmekte.

Tüm bunların sonucu olarak da bu tip sahte ürünlerin faturası ilaç sektörüne mal ediliyor. Ülkemizdeki ilaç sektörü firması-deposu ve eczanesiyle Sağlık Bakanlığı'nın ciddi denetimine tabi kuruluşlardan müteşekkil olup bu tip olayların yaşanması mümkün değildir. Kopya veya taklit olarak adlandırılan jenerik ilaç ise referans ürünün koruma süresi dolmadan piyasaya sunulan, referans ilaçlarla aynı etkilere sahip ürünlerdir. Bu ürünlerin orijinal üründen tek farkı, üretimi yapan firmanın ve ticari adının farklı olmasıdır. İlacın içindeki etken madde ve miktarı orijinal ilaçla tamamen aynıdır. Tüm dünyada olduğu gibi orijinal ilaç üreten firmaların jenerik ilaçları kopya veya taklit ilaç olarak adlandırmasından dolayı ülkemizde de jenerik ilaçlar sahte ilaçmış gibi algılanıyor. Jenerik ilacın sahte ilaçla hiçbir ilgisi yok.

-Bu problem nasıl ortadan kaldırılabilir ya da en aza indirilebilir?

Sahte ilaç üretenler, ilaç dağıtım ağına tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sızmak istiyor. Ülkemizde ilacın tamamına yakını devletin sosyal güvenlik kuruluşlarınca satın alındığı için üretiminden dağıtımına ve tüketimine kadar her aşamada ilaç hareketleri izlenebiliyor. Tüm dünyada olduğu gibi bu tip sahte ürünlerin satışı yoğunluklu olarak eczane dışından ve internet ortamından yapılıyor. Hastaların özellikle hastane civarlarında yuvalanan simsarlardan, eczane dışında ilaç satan yerlerden ve internet üzerinden ilaç almaması ve bu tip yerleri yetkili makamlara bildirmesi lazım.

İNTERNETTEN İLAÇ SATILAMAZ

Sahte ilaçtan daha ziyade önemle üzerinde durulması gereken konu ise vitamin ve mamaların Sağlık Bakanlığı yerine Tarım Bakanlığı'ndan ruhsatlandırılmasıdır. AB müktesebatına göre Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi gereken yetki, 2004 yılından bu yana halen Tarım Bakanlığı'ndadır. Bu konudaki düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.

-İnternetten satış da yapılıyor son zamanlarda.

İnternet üzerinden ilaç satışı son derece tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. İlaç kimyasal veya bitkisel olabilir; ama sonuçta ismi üzerinde ilaçtır. Dozunda ve süresinde kullanılmak zorundadır. Nasıl kullanılacağını, gıdalarla veya diğer ilaçlarla etkileşimlerini iyi bilmek lazım. Örneğin, idrar yolu için kullandığınız bir ilaç, idrarınızı kırmızı boyayabilir, eğer eczacınızdan bilgi aldıysanız telaşlanmazsınız. Bazı ilaçlarımız ve aşıların ?soğuk zincir'le taşınması gerekiyor. Eğer oda sıcaklığında bırakılır veya buz kalıbı ile geldi diye buzluğa konulacak olursa bu ilaçlar bozulur. İnternet üzerinden veya internet marketlerinden kurye ile ilaç alan hastalarımıza bu bilgiler nasıl ulaşacaktır? Bu ilaçları hastaya götüren kişiler ehil kişiler değildir. Ortaya çıkabilecek sorunlar tamir edilemeyecek düzeyde olacaktır. İnsan sağlığı üzerinden pazarlamacılık yapılamaz.

-Spot depolar denetlenemiyor mu?

Sektörde 430 depo ve 140 civarı ilaç firması yer alıyor. Bu 430 deponun içinde yer alan 2 dağıtım kanalı tüm Türkiye'deki dağıtımın yüzde 80'ini sağlıyor. Eczacı kooperatiflerinin de dağıtımın yüzde 10'unu gerçekleştirdiği göz önünde bulundurulursa Türkiye'deki ilaç dağıtımının yüzde 90'ı dünya standardında gerçekleşiyor. Bu dağıtım ağı birçok Avrupa ülkesindeki hizmet ve kalite standardının üzerinde hizmet veriyor. Son yıllarda özellikle SSK'nın poliklinik eczanelerinin kapanmasından sonra artan bir hızda ortaya çıkan spot depolarla ilgili sıkıntılar yaşanıyor. Bu depoların içinde SSK eczaneleri kapandığı için stoklarında bulunan ilaçları satın alıp piyasaya sunanların yanında, ilaç firmalarından yüklü miktarda ve vadeli aldıkları ilaçları peşin fiyatla piyasaya sürenler olduğu gibi sık sık isim ve yer değiştirerek açılıp, kapanan, çalışma şekli ve şartları çok iyi takip edilemeyen ufak çaplı depolar da var. İlaç sektörünün itibarının zedelenmemesi için bu tür depoların ciddi anlamda denetlenmesi ve ilaç hareketlerinin takip edilmesi gerekiyor.

BİR YILDA 300 ECZANE SOYULDU

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Kaplan'a göre ekonomik sıkıntı içindeki bazı eczacılar, kendisine avantajlı şartlarla gelen ve cazip teklifler sunan spot depolardan ürün almak zorunda kalıyor. Mesela bu tür depolar, ödemeyi bir yerine iki aya yayıyor. Fatura da kestiği ve ruhsatı olduğu için eczacı depodan şüphelenmiyor. Bu depoların 10 milyar YTL'lik Türk ilaç pazarındaki payları binde 1'in altında. Kaplan, bir yılda yurt genelinde 300 eczanenin soyguna uğradığını ve yaklaşık 50 milyon YTL'lik ilaç çalındığını, bu ilaçların korsan depolarca piyasaya sürüldüğünü iddia ediyor. O da, internet ve telefonla ilaç satanlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Öte yandan SSK'nın geri ödemesinde sıkıntı azalmış. Ama şu sıralar konsolide bütçe kapsamındaki kamu kurumlarının ödemeleri gecikiyormuş.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber