Erdoğan: Demokrasinin yara alması, daha fazla yolsuzluk olarak karşımıza çıkıyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Şubat 2008 13:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzluk ile toplumsal ve kültürel yozlaşma arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu ifade ederek, ''Ahlaki değerlerin erozyona uğradığı, maddi çıkar ve menfaatin her şeyin üzerinde tutulduğu toplumlarda, yolsuzluk ahlaki bir sapma olarak da ortaya çıkabilmektedir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Hilton Otel'de ''Türkiye'de Yolsuzluğun Önlenmesi İçin Etik Projesi'' Başlangıç Konferansı'nda bir konuşma yaptı.

Yolsuzluğun, aslında kökünün insanlık tarihi kadar eski olan bir sorun olduğunu dile getiren Erdoğan, tarih içinde zamana ve zemine bağlı olarak arttığını veya azaldığını belirtti. Ancak tarihin hiçbir döneminde ve hiçbir devlette yolsuzluğun tamamen ortadan kaldırılamadığını da ifade eden Erdoğan, ''Özellikle sermayenin küreselleşmesinin dünyadaki ekonomik yapıları köklü şekilde değiştirdiği günümüzde, yolsuzluğun da küresel bir boyut kazandığına hep birlikte şahit oluyoruz'' dedi.

İnternet yoluyla ya da Fransa'da şahit olunan türden devasa boyutlu bankacılık yolsuzlukları gibi, bu çağda da bu sorunun güncelliğini koruduğuna yönelik örnekler olduğunu belirten Erdoğan, bu sorunla yine küresel çapta bir mücadele verilmesi gerektiğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu noktada gerek BM, gerek IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, gerek AB gibi örgütlerin çeşitli mücadele yöntemleri geliştirdiğini biliyoruz. Uluslararası mücadelenin yanı sıra uluslararası bir dayanışmayı da zorunlu kılan yolsuzluk konusunda AB'nin verdiği desteği takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.

Yolsuzluk probleminin, ekonominin genel durumuyla birebir alakalı olduğunu biliyoruz. Konuya Türkiye örneğinden bakıldığında, ekonominin dengelerinin bozulduğu ve sarsıldığı dönemlerde, yolsuzluk iddialarının da en üst seviyeye çıkmış olduğunu görüyoruz ancak yolsuzluk, sadece geri kalmış ülkelerin, sadece ekonomik kriz yaşayan bölgelerin de sorunu değildir.

Yolsuzluk ile toplumsal ve kültürel yozlaşma arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ahlaki değerlerin erozyona uğradığı, maddi çıkar ve menfaatin her şeyin üzerinde tutulduğu toplumlarda, yolsuzluk ahlaki bir sapma olarak da ortaya çıkabilmektedir.

Yolsuzluğun, hayatın her alanından tasfiye edilebilmesinin yolu, yolsuzluğa kapı aralayan anlayışların toplumsal hayatımızdan çıkmasından, gerekli tedbirlerin eğitim, kültür, hukuk gibi alanlarda çok boyutlu olarak geliştirilmesinden geçmektedir.''

-EKONOMİK KALKINMA-

Ekonomik kalkınmanın, demokratikleşme ile insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesiyle diplomasi ve sosyal ilerlemeyle tamamen paralel bir süreç izlediği görüşünü dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Demokrasinin yara aldığı, yasakların yaygınlaştığı, insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, iç ve dış politikada başarısızlıkların yaşandığı bir ortamda, sosyal yapı da yozlaşmakta, bu da daha fazla yolsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, ''Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, ekonominin göstergelerinin iyi seyrettiği, yasakların kalktığı iç ve dış politikada güvenin tesis edildiği, toplumumuzu ayakta tutan o değerlerin güçlendirildiği bir ortamda da yolsuzluğun azaldığını, ülkenin gündeminde en alt sıralara kaydığını görürüz'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''arpalık'' kavramını ülkenin lügatinden çıkardıklarını ifade etti.

İltimas ve kayırmacılığı ortadan kaldırdıkları için feryat edenlerin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, ''Hükümet olarak ne kamuda ne de özel sektörde en küçük bir yolsuzluğa dahi müsamaha göstermemiz, tolerans göstermemiz, hoşgörü göstermemiz asla söz konusu olmamıştır, olamaz da...'' dedi.

Erdoğan, Hilton Otel'de ''Türkiye'de Yolsuzluğun Önlenmesi İçin Etik Projesi'' Başlangıç Konferansı'na katılarak bir konuşma yaptı.

Devletin vatandaşına güven duymadığı, vatandaşın devletine, hükümetine, siyasete ve siyasetçiye güven duymadığı, kurumlarla vatandaşlar arasında güven bunalımının oluştuğu bir ortamda yozlaşma ve yolsuzluğun da kaçınılmaz olacağına işaret eden Erdoğan, ''Vergi mükellefi vergisinin nereye harcandığı, nasıl harcandığı konusunda tereddüt içinde olursa, bu ortamda vergi toplamak mümkün olabilir mi?'' diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Yatırımın, üretimin, istihdamın üzerine çok ağır yükler yüklüyorsunuz, kestiğiniz bu vergileri yeniden çalışana, işverene hizmet olarak döndürmüyorsunuz, böyle bir ortamda yatırımın, üretimin, istihdamın artmasından söz edebilir misiniz? Çalışanlarınızdan zorunlu kesintiler yapıyor, ancak bu kesintileri amacı dışında kullanıyor ve çalışanların bu haklarını geri ödemiyorsunuz. Böyle bir ortamda verimlilikten, iş barışından çalışma barışından bahsedebilir misiniz?

Çiftçiyi, esnafı desteklemek için banka kuruyorsunuz, ancak bu bankaların tasarruflarını amacı dışında kullanıp bankaları zarara sokuyor devlete büyük yükler yüklüyorsunuz. Böyle bir ekonomik ortamda esnafın, çiftçinin mutlu olmasını, üretmek olmasını bekleyebilir misiniz?

Ya da birileri banka kuruyor, milletin tasarrufunu topluyor, olmayan hisse senetlerini satıyor, sonra da biriken tasarrufu kişisel servetini artırmak için keyfice kullanıyor. Bununla da kalmıyor içi boşalan bankanın tüm yükü, devletin hazinesine yük oluyor. Böyle bir iktisadi ortamda ilerlemeden, kalkınmadan söz edebilir misiniz, edemezsiniz.

Nitekim, yakın geçmişe bakın, ekonomideki kötü gidişin, yozlaşmayı, yozlaşmanın da ekonomideki kötü gidişi ateşlediğini bizzat yaşadık, gördük, acı bir şekilde tecrübe ettik.''

-''5 YILDIR FONA DEVREDİLEN BANKA YOK''-

Türkiye'de son 5 yıldır hiçbir bankanın TMSF'ye devredilmediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, bugün bankaları artık sağlam bir yapıya kavuştuğunu dile getirdi.

Bunun için gerekli ekonomik şartları oluşturduklarını anlatan Erdoğan, ''Enflasyonla mücadele ederek, faizleri düşürerek, Türkiye'yi büyüterek, üretimi, istihdamı ihracatı artırarak bu güven ortamını oluşturduk'' dedi.

Halkbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası denildiğinde ilk akla ''yolsuzluğun, batık krediler ve görev zararlarının'' geldiğini kaydeden Erdoğan, bugün artık bu bankaların kar ettiğini, devletin hazinesine katkı sağladığını ve Avrupa'daki bankalarla yarış duruma geldiğini söyledi.

Vergi gelirlerine bakıldığında burada da artış gözlendiğini belirten Erdoğan, ''Buna paralel olarak da vergileri düşüyor, üretimin, yatırımın üzerindeki yükleri kademe kademe azaltıyor, böylece her geçen yıl vergi gelirlerimizi daha da artırıyoruz'' diye konuştu.

-ÖZELLEŞTİRME-

Türkiye'nin, uzun yıllardan beri özelleştirmeyi konuştuğunu belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'de özelleştirmelerin başladığı 1984 yılından 2002 yılına kadar toplam 8 milyar dolar gelir elde edildiğini anlattı.

Kendi iktidarları döneminde ise 25.5 milyar dolarlık özelleştirme yapıldığını bildiren Erdoğan, TMSF ve Ulaştırma Bakanlığının yaptığı özelleştirmelerin de dahil edildiğinde rakamın 40 milyar dolara ulaştığını söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

''18 yılda 8 milyar dolar, 5 yılda 40 milyar dolar. Bilen ya da bilmeyen kalkıyor, özelleştirme uygulamalarını eleştiriyor. Ömrünü tamamlayan, devlet katkı sağlamaktan çok yük olmaya başlayan, ekonomideki değişime artık ayak uyduramayan bu kuruluşların, devlete bu güne kadar nasıl bir yük getirdiğini sorgulayan yok. Biz bu hortumları kestik.

Bir defa 'arpalık' kavramını bu ülkenin lügatinden çıkardık, çıkarıyoruz.

İltimas ve kayırmacılığı ortadan kaldırdık diye feryat ediyorlar. Bunu her zaman tekrar ediyorum, altını çizerek vurgulamak istiyorum. Bizim hükümet olarak ne kamuda ne de özel sektörde en küçük bir yolsuzluğa dahi müsamaha göstermemiz, tolerans göstermemiz, hoşgörü göstermemiz asla söz konusu olmamıştır, olamaz da...

Kim hukuksuzluğa, yolsuzluğa tevessül ederse, kendisini yargı karşısında bulur, cezasını çeker. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz.

Çünkü yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık, nitelikli hırsızlık demektir.''

-''OLAY KAMU GÖREVLİLERİYLE BİTMİYOR''-

Bu konuda, olayın sadece kamu görevlileriyle bitmediğini anlatan Erdoğan, ''Burada bizler, sivil toplum örgütlerinin de denetimini özellikle istiyoruz. Onların da denetimine bizler muhtacız. Bizler bu konuda alacağımız destekle, onlardan bize gelecek bilgiyle belgeyle, bu işi çok daha rahat ve hızlı bir şekilde takip etme fırsatını bulacağız'' diye konuştu.

Yıllardır hep kamu görevlilerinin yaptığı yolsuzlukların konuşulduğunu belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Peki, bir şey soracağım; kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı istihdam, o da bir tür yolsuzluk değil mi? Kamunun, milletin hakkını, millete hizmet olarak dönecek vergiyi milletten esirgemek değil mi? Yolsuzlukla mücadele bu yüzden kamu ile özel sektör, toplum ve birey ile topyekun olarak gündemimize almamız gereken bir konudur.

Biz iktidara gelirken, yetimin, garibin hakkını korumak teminatıyla geldik. Çok şükür bunu gerçekleştirmek yolunda mücadelemizi sürdürüyoruz. Devletin hazinesine giren tek bir kuruş bile bizim için kutsaldır ve milletin emanetidir. Biz emanetçiyiz. Tek bir kuruşun amacı dışında sarf edilmesine razı olamayız, olmamamız gerekir. Biz böyle bir hassasiyet ve duyarlılık içinde hareket ediyoruz. Milletimiz de bizim bu hassasiyetimizi görüyor ve yolsuzluklar konusunda hassasiyetini muhafaza ediyor ve bundan dolayı da bize destek oluyor.''

-''SIFIR NOKTASINA ÇEKİLEMEMİŞTİR''-

Dünyanın hiçbir ülkesinde, tarihin hiçbir döneminde devletlerde yolsuzlukların sıfır noktasına çekilemediğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu dönemde de buna tevessül edenler olabilir, olacaktır da... Ancak şunu samimiyetle ifade ediyorum, buna tevessül eden her kim olursa olsun asla müsamaha görmeyecek ve gereken cezaya da çarptırılacaktır.

Bize düşen bu hassasiyetle mücadeleyi sürdürmektir. Biz yolsuzluğa zemin hazırlayan her türlü unsuru ortadan kaldırmakla mükellefiz. Denetleyerek, yoklayarak, hukuk çerçevesinde müeyyideler koyarak bu noktadaki mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye kararlıyız. Allah'ın izniyle 5 yıldır bu konuda nasıl mesafe katettiysek, budan sonra da bu uzun yolda yılmadan devam edecek, temiz toplum hedefimize de ulaşacağız.

Bu hedefe yönelik önemli yasalardan Kamu İhale Yasası'nı çıkardır. 2003 yılında Kamu Görevlileri Etik Kurulunu kurarak etkin şekilde çalışmasını sağladık. Başta finans sisteminde olmak üzere yolsuzluğa zemin hazırlayan kara delikleri bulduk ve çağdaş düzenlemelerle buralarda denetimi artırdık...''

-AB KATILIM SÜRECİ-

Mücadelenin uzun soluklu olduğunu ve uluslararası dayanışma gerektirdiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB katılım sürecini büyük bir kararlılıkla sürdürdüğünü anlattı.

''Önümüze çıkarılan tüm engellere rağmen, biz toplumumuzun standardını yükseltecek düzenlemeleri müzakere sürecinden bağımsız olarak yapıyoruz'' diyen Erdoğan, yolsuzluğun önlenmesine yönelik fasıllarda yer alan düzenlemeleri de adım adım gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Bu noktada tek tek Avrupa ülkelerinin ve AB'nin birikimlerinden ve tecrübelerinden faydalandıklarını ifade eden Erdoğan, projenin hazınlanmasına, uygulanmasına katkı sağlayan herkese teşekkür ederek sözlerini bitirdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber