'Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu'da kimsenin cesaret edemeyeceği değişikliği yaptı'

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 18 Nisan 2011 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İsmail KÜÇÜKKAYA/ Akşam

'Doğu Çözümü'

Türk siyasetinin Haziran 2011 seçimindeki 'en çetin sınavı ve en keskin dönüşümü' Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşanıyor.

Kamuoyu henüz fark etmiyor ancak, bu yeni süreç o kadar temelden değişiklikler içeriyor ki; 'izleri erken Cumhuriyet dönemine' kadar gidiyor. Hatta Osmanlı'nın son günlerine...

Dünün meselesi 'imparatorluğu kurtarmak'tı. Arayışlar farklıydı, Türkçülük mü, Osmanlıcılık mı, Batıcılık mı tartışması yapılıyordu.

Bugünkü konumuz ise, 'üniter yapıyı korumak'.

Türkiye'yi yekpare halde büyütmek...

Paradigmaların, devlet-hükümet-vatandaş ekseninde nasıl değiştiğini 'büyük fotoğrafı' derinlemesine analiz ederek görmeye çalışalım.

Önce genel bir 'son 20 yıl' tespiti:

Dünya değişti, Ortadoğu da...

Türkiye buna uyum sağlamaya çalışıyor.

Çerçevesi çizildi: Kendi halkıyla barışık, komşu ülkelerdeki Kürt nüfusla sıcak bir ilişki yaklaşımı...

Çoğu eski genelkurmay başkanları olmak üzere birçok yetkili Doğu ve Güneydoğu meselesinde geçmiş dönemin hatalarını gündeme getirip, özeleştiri yaptılar. Fikret Bila'nın kitabı dönüm noktasıdır.

Ardından devletin zirvesi sorunun adını cesurca koydu: 'Kürt Sorunu'.

Özal'ın başlattığı 'açılım' yıllar sonra Demirel tarafından sürdürüldü, Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da 2005 tarihinde 'evet Kürt sorunu vardır' sözüyle de tescillendi. Bu kabulleniş, bir milat oldu. O günden sonra 'şark cephesinde çok şey değişti.'

Hükümet, doğru tercihlerle Doğu ve Güneydoğu'ya gerçekten büyük yatırımlar yapıyor. Kimse Ankara'da, İstanbul'da oturup, bunu söyleyenlere kızmasın. Bölgeye gidip gelen herkes farkı görüyor. Bunun partilerle ilgisi yok. İktidarların biri gider, biri gelir. Çıplak gerçek şu: Bugün Diyarbakır'dan Şanlıurfa'ya, Tunceli'den Mardin'e kadar gerçekten muazzam projeler hayata geçirildi. Yollar, hastaneler, barajlar, üniversiteler kuruldu. Ve yenileri de yolda.

Bölge fiziken ve zihnen sanki yeniden inşa ediliyor.

Eksik parçayı tamamlayalım: Büyük politika Kuzey Irak'la ilişki kurmaktan geçiyor. O da 'devlet politikası' olarak dikkat çekiyor. Önemli bir detay: Ergenekon'dan sonra bölge halkının devlete bakışı değişti. Özellikle faili meçhulleri çözmeye yönelik çabalar olumlu karşılık buluyor. Toplum devlete yaklaşıyor.

DEĞİŞİMİN İZİ ADAY LİSTELERİNDE...

Erdoğan, partisinin aday listelerinin genelinde 'dengeci' göründü. Üçüncü döneme giderken, anayasa değişikliği öncesinde riske girmek istemedi. Tek istisnası Doğu illeriydi. Bölgenin bütün milletvekillerini değiştirdi. Cumhuriyet tarihi boyunca hiç kimsenin yapmadığını yaparak tarikat, cemaat, ağa, şeyh, aşiret kökenli isimler yerine kariyerden gelenleri vekil listesine koydu. Bu bir meydan okumadır... Ben bu kez seçim sonuçlarını en fazla işte bu pencereden okumaya çalışacağım.

12 Haziran akşamı önce İstanbul'a bakacağım, CHP ile AKP'nin kıran kırana mücadelesinin sonucu ne olmuş... Çünkü o rakamlar siyasetin önümüzdeki döneminin işaret fişeğidir. Hemen ardından Doğu-Güneydoğu'ya bakacağım. O da memleketimizin geleceğinin yol haritasıdır.

ÇÖZÜM ÜRETMEK İÇİN EN DOĞRU ZAMAN

Karşı karşıya kaldığımız tehdit, bize aynı zamanda bulunmaz fırsatlar sunuyor. Kabul edelim: Türkiye'nin bir numaralı konusu Kürt sorunudur. Ülkemizin daha da büyümesi, bu meseleyi nasıl çözeceğine bağlıdır. Batılılar geçen yüzyılın başında 'Doğu Sorunu' demişlerdi. Ben, küresel ve bölgesel dengeleri iyi okuyarak bulacağımız akılcı ve sürdürülebilir formüller ışığında 'Doğu Çözümü' üreteceğimize inanıyorum. Kendisine çok güvendiğim arkadaşımız Şenay Yıldız, son 10 gündür foto muhabirimiz Cem Türkel'le birlikte bölgedeydi. Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Tunceli, Siirt... Karış karış dolaştılar, insanlarla görüştüler. İddia ediyorum, ödüllük bir çalışma ortaya çıktı. Doğu sorununu ve çözümünü anlamak isteyen herkes mutlaka okumalı. Bu görevi Şenay'a verdik çünkü son 2.5 yıl içinde Graham Fuller, Stephan Kinzer, George Friedman ve Henri Barkey gibi dünya çapındaki isimlerle bu konuları görüştü. Ayrıca Kürt açılımının ilk günlerinde Kuzey İrlanda barış sürecinin mimarı Lord John Alderdice ile mülakat yapmıştı. Geçenlerde de Kuzey Irak Başbakanı Barham Salih'le röportajını yayımladık. Konunun teorik altyapısını ve uluslararası boyutuna çok vakıf olan Şenay, şimdi yerinde incelemeler ve gözlemlerle döndü. İnanılmaz haberleri de beraberinde getirdi.

Sorularımız var, cevapları da...

Gezilerin bir bölümüne ben de katıldım, ilginç tesadüfler ve çarpıcı anekdotlarla devam edeceğiz. Doğu siyasetinin yeni kodlarını çözeceğiz.

NOT: Güneydoğu sorununa yönelik yeni yaklaşımda devletin ciddiyetine ve hükümetin samimiyetine inanıyorum. Ama dün 'Doğu'dan gelen İnsanlık Anıtı yıkılıyor fotoğrafları o derinliğe yakışmaz.


Hazırlayan: ŞENAY YILDIZ

Güneydoğu'da iki joker: Etnik kimlik ve hizmet

Seçim rekabetinin en çok hissedileceği Doğu ve Güneydoğu illeri yapılan yatırımlar ve yükselen inşaatlarla açık hava şantiyelerine benziyor. Bu tabloda ön plana çıkan kent Urfa. Farklı etnik kimliklerin barışçıl bir biçimde yaşadığı Urfa için 'Bölgenin tümüne model' görüşünü dile getiriliyor

Demokratik Açılım sürecinin yansımasının somut olarak ölçüleceği ilk seçimler olması nedeniyle, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu illeri bu seçimlerde her zamankinden daha büyük bir mücadele alanına dönüşmüş durumda. Siyasette tam bir çekişme sahası olan bölgede, terörün azalmasıyla beraber ekonomik açıdan önemli bir hareketlilik yaşanıyor. Bu da, 12 Haziran seçimlerinde BDP ile özdeşleşen etnik kimlik vurgusunun öne çıktığı politika anlayışı ile Başbakan Erdoğan'ın hizmet siyaseti arasında kıran kırana bir mücadele yaşanacağının göstergesi.

Bölgedeki yeniden yapılanma sürecini ve bunun siyasi altyapısını mercek altına almak için 10 gündür arkadaşımız Cem Türkel ile beraber, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin merkezli çalışmamıza, Tunceli ve Hakkari özelinde de bakma fırsatı bulduk. Bu hafta AKŞAM'da okuyacağınız çalışmamız boyunca gördüklerimizi hem fotoğraflarımız hem de yazılarımızla sizlere aktaracağız.

BÖLGE UÇACAK

GAP'ın merkezinin iki buçuk yıl önce Urfa'ya taşınması ve yatırım bütçelerinin katlanarak artırılması ile bölgenin çehresini değiştirecek yatırımlar son aşamasına gelmiş durumda. Tamamlanmak üzere olan barajlar ve sulama kanallarının hizmete girmesiyle beraber bölgenin görünümü tamamen değişecek. GAP Başkanı Sadrettin Karahocagil, 'Değişim içinde olunca çok görülmüyor ama GAP Şanlıurfa'yı ve bölgeyi çok değiştirdi. Biz geri kalmışlık imajı ve güvenlikle ilgili sorunları giderdiğimiz zaman, bölgenin uçacağını düşünüyoruz. Ama durum mevcut imajdan daha iyi' görüşünde.

İSTANBUL DEĞİL; DİYARBAKIR

Gittiğimiz her kentte gözlemlerimiz de Karahocagil'in ifadelerini doğrular nitelikte. Daha önceleri terör ve korkunun kol gezdiği pek çok ilde yükselen konut inşaatları, açılan alışveriş merkezleri, organize sanayi bölgeleri ve lüks otel inşaatları yükseliyor. Bir yandan da yaratılan sosyal yaşam alanları ve parklarla İstanbul'u aratmayan manzaralar göze çarpıyor.

Uzmanlar, yeni iş kapılarının açılması ve kalkınmanın daha gözle görülür hale gelmesiyle beraber 'geriye göçün' de başlayacağını belirtiyorlar.

Türkiye'nin Irak ve Suriye ile gelişen ilişkileri hem bölge insanına hem de yatırımcıya umut vermiş. Gezdiğimiz bütün iller boyunca duble yollar yapılmış, asker kontrolleri tümüyle bitirilmiş ve insanlar gece sokakta rahatça gezebilecek hale gelmişler. AB sürecinin bir parçası olarak, Doğu ve Güneydoğu illerinin Türkiye ekonomisi ile eşit noktaya getirilmesi için bölgesel kalkınma ajansları oluşturulmuş durumda. Hemen her ilde ziyaret ettiğimiz kalkınma ajansları, hem ekonomik hem de sosyal projeler yolu ile AB'den kaynak alınmasının da önünü açan merkezler olarak belediyeler ile işbirliği içerisinde çalışıyor.

URFA İPİ GÖĞÜSLÜYOR

Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin üçgeninde en fazla gelişmeyi hissettiğimiz kent, GAP'tan en fazla faydalanan şehir olmasının da etkisiyle Urfa oldu. Bölgenin yükselen yıldızı peygamberler şehri Urfa'ya yatırım yapmak isteyen yatırımcılar adeta sıraya girmiş. Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, 'Artık eskisi gibi değiliz. Kaliteyi korumalı ve seçici olmalıyız' diyor. Urfa'da 600-700 bin liraya ev satılmaya başlanması da şehirdeki kalkınma hamlesini kanıtlar nitelikte.

Devlet bürokrasisinin elbirliğiyle çalıştığını gözlemlediğimiz Urfa'da, gittiği şehirleri dönüştürmesiyle ünlü Vali Nuri Okutan'la konuştuk. Okutan'ın 'AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer' ezberini bozan açıklamalar yapması dikkatimizi çekti. Urfa'nın, farklı etnik kökenden gelen insanların yıllardır barışçıl ve sorunsuz biçimde yaşadığı bir labaratuvar konumunda olduğunu belirten Vali Okutan, 'Türkiye'nin gerek bölgeye yönelik, gerekse uluslararası alanda Şanlıurfa'yı merkez edinmesi, bir model olarak görmesi gerek' diyerek yeni stratejinin de sinyallerini verdi. Anlaşılan o ki, Urfa'da gördüğümüz kalkınma hamlesinin bir boyutunda da, devletin uzun vadede Kürt sorunun çözüm sürecinde merkez kenti Diyarbakır olarak görmemesi ve Urfa üzerinden büyük bir dönüşüme hazırlanması yatıyor.

Diyarbakır'da ise, Urfa'daki kadar göze çarpan bir gelişme patlaması hissedilmiyor. Bu durum, biraz halihazırda bir metropol olması; biraz da GAP'tan coğrafi konumu gereği daha az yararlanıyor olması ile de ilgili. Diyarbakırlılar ise, bunun 'Devletin 'Kürt kenti' diye şehirlerine yatırım yapmaması' olarak görüyorlar. 'Urfa'nın kalkındırılarak, Diyarbakır'a karşı kullanıldığı' düşüncesini kentte yaptığımız görüşmelerde pek çok kişi ifade etti. Öyle görünüyor ki, yeni dönemde hem ekonomik hem de siyasi anlamda rekabet Urfa ile Diyarbakır arasında yaşanacak. Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu'ndan Vali Mustafa Toprak'a, ilin en büyük yatırımcılarına kadar pek çok kişinin görüşlerini önümüzdeki günlerde sizlere anlatacağız. Ama, Diyarbakır için en kilit cümlelerden biri, 'İşadamlarının buradan kazandıkları paralarla vefa için Diyarbakır'da iş alanı yaratılması' talebi oldu.

MARDİN BÖLGENİN İNCİSİ

Mardin, diğer iki kentten çok farklı bir biçimde tamamen turizm üzerine geleceğini kurmuş durumda. Şehirde hummalı bir kentsel dönüşüm ve inşaat süreci kendisini hissettiriyor. Bir yandan eski Mardin'de sonradan yapılan yapılar yıkılıp, şehrin sakinleri yeni yapılan lüks binalara taşınırken, boşaltılan eski binaların ise pansiyon ve butik otellere dönüştürülmesi hedefleniyor. Bölgenin turizm cenneti olması planlanan Mardin'de, kentin ilk 5 yıldızlı otelinin inşası devam ediyor.

AŞİRETLERİN GÜCÜ NE KADAR?

Dizimize, geçen haftaya damgasını vuran AKP'nin bölge illerinde aşiret destekli isimleri göz ardı edip, kimi teknokrat, kimi bölge kökenli olmayan isimleri milletvekilliği için aday göstermesi konusuyla başlıyoruz. Çünkü, Doğu ve Güneydoğu illerinde yukarıda biraz anlattığımız ekonomik gelişme ile artan kentleşme sürecinin 'Batı'daki aşiret-siyaset algısında ezberleri bozabilecek değişikliğe yok açtığı' yorumunu pek çok ilde farklı kesimlerden dinledik. Bu da AKP'nin bölgeyi neden çok tartışılan bir teste sokup, risk aldığını anlatması bakımından son derece önemli. Ekonomik gelişmenin, bölgedeki siyasi parametreleri de değiştirmesi kaçınılmaz. Bu nedenle konuyu, bölgeyi iyi bilen isimlerden Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Özcoşar ile konuştuk. Röportajımızı yan sayfada okuyabilirsiniz. Yarın, Urfa'dan notlarımızı sizlerle paylaşacağız.


Aşiret destekli adayları listeye koymamak cesur bir deneme

AKP'nin Doğu ve Güneydoğu'da 'aşiret' etiketli aday göstermemesini Mardin Artuklu Üniversitesi'nden Doç. Dr. İbrahim Özcoşar yorumladı: Bu Cumhuriyet tarihinde bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahalelerden biri. Tayip Bey'in sadece kendisine güvenden kaynaklanan bir çıkışı değildir. Ciddi bir altyapı çalışmasına göre davrandığını sanıyorum. Aksi halde bir hezimet gelebilir

Şenay YILDIZ/ [email protected]

AKP'nin aşiret destekli olduğu herkesçe bilinen bazı milletvekili adaylarına Doğu ve Güneydoğu illerinde yer vermemesi bölgede tam bir şaşkınlık yarattı. AKP'ye oy verenler kadar, vermeyenler de bu tercihin nedenini ve sonuçlarını tartışıyor. Konuyu yorumlaması için bölgeyi iyi bilen akademisyenlerden Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç Dr. İbrahim Özcoşar ile bir araya geldik. Özcoşar, artan kentleşme ile dönüşen aşiret ilişkileri ve onun siyaset üzerindeki yansımalarını yorumladı:

- Türkiye'de kaç aşiret var ve toplumsal hayat üzerinde ne kadar etkililer?

Aşiret tanımı çok değişiyor. Dolayısıyla aşiret sayısı söylemek çok da mümkün değil. Aşiretlerin birbirlerine eklemlenme, ayrılma, bazen küçük bir aile yapısının genişleyerek kendisini aşiret olarak tanımlaması gibi durumlar söz konusu. Her aşirette merkez halka var ve bu halkanın kaç kişilik bir kitleyi etkileyebileceğini söylemek zor. Aşiretleri eskisi gibi seçim paketi olarak görmek çok da mümkün değil. Her şeyden önce aşiretlerin önemli kısmında kendi içinde siyasal ayrılıklar mevcut.

- Kentleşme aşiret bağlarını nasıl etkiliyor?

Zayıflatıyor, ama tamamen koparmıyor. Çünkü, aşiret her zaman bir güç. Siyasi düşünceleri aşiret yapısına çok olumlu bakmasa da, insanlar aşireti kendilerini her dönemde destekleyecek bir güç olarak görüyor. En sağda duran ile en solda duran üyeler arasında da bu anlamda pek bir fark yok gibi. Ama bir çözünme de söz konusu. Çünkü aşiret bir kırsal yapılanma ve giderek kent-kırsal arası bir yapılanmaya dönüşüyor.

- Aşiret iktidar yanlı bir yapı mıdır?

Tarihsel süreç kenti iktidar yanlısı, aşiretleri iktidar karşıtı bir yapı olarak tanımlar. Cumhuriyetle entegre olmakta en zorlanan kesim olan aşiretler Demokrat Parti ile çok partili hayatla kendi rollerini alıyorlar siyasette. Osmanlı'da da aşiretlerle devletin uzlaştığı dönemler nadirdir.

- Bu anlattıklarınız bugün için de geçerli mi?

Çok partili hayata geçildikten sonra iktidarın önemli bir parçası haline geldiler. Kendilerine iktidar içerisinde yer bulabildiler. İktidar karşıtlığından çok kentliye benzeme hevesi ve kent-kırsal çatışması içinde kendilerini güçlü kılabilmek için iktidara ulaşabilecekleri ve onun rantından faydalanabilecekleri bir kanal açtılar. İktidarın nimetlerinden yararlanan bir yapıya dönüştüler.

- Kürt aşiretlerinin iktidar partisi kadar BDP ile de çok iç içe geçtiğini görüyoruz.

Aslında bölgede BDP'nin aşiretlerle bağı çok daha güçlü. BDP sol görüşten gelen ve klasik aşiret yapısına tümden karşı olması gereken bir parti. Ama politik düşünce belli bir noktadan sonra etkisini kaybediyor ve sol düşünce ile klasik aşiret yapısını belli bir noktada uzlaştırıyor.

MERKEZ ARAP; KIRSAL KÜRT

- Şanlıurfa'da durum nasıl?

Şanlıurfa'da aşiret yapısı Diyarbakır ve Mardin'den daha katı devam ediyor. Aşiretler o katı kalıbı devam ettiriyor gibi görünüyor ve çok ilginç bir direnme de var.

- Aşiret destekli AKP'li milletvekilleriyle yaşanan gerilime rağmen Ahmet Eşref Fakıbaba'nın ŞanlıŞanlıurfa'da bağımsız belediye başkanı seçilmesi siyaset-aşiret ilişkileri bakımından bir kırılma değil mi?

Bölgede merkez şehirler, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa'da şehir yapıları çok farklıdır. Diyarbakır'da çok ciddi bir nüfus değişimi oldu kırsaldan gelen göçle. Şanlıurfa ve Mardin'de kent nüfusunun büyük çoğunluğu Arap'tır ve çok farklı bir yapıları var. Her ikisinde de Arap nüfus yıllardır bölgede yaşıyor ve tabiri caizse kendilerine has adalarda yaşıyorlar.

- 'Kendilerine has adalar' diyerek ne kastediyorsunuz?

Mardin'e bakın mesela. Nüfusun çoğunluğu Arap veya Süryani. Çevresinin ise neredeyse tamamı Kürt ve hepsi aşiret. Kentle kurdukları pazar ilişkisi bağlamında kenti kendi denetimleri altına almaya çalışıyorlar. Bu nedenle, kentle kırsal arasında ciddi çatışma yaşanıyor. Ama, Mardin ve Şanlıurfa gibi yerlerde bu çatışmaya bir de etnik ayrılık ekleniyor. Her ikisinde de merkez Arap, çevre Kürt. Dolayısıyla kent ve çevre ayrılığı biraz daha derinleşiyor. Zaman içinde her şeye rağmen kenti koruma refleksi ile hareket eden bir kentli kemik yapı ortaya çıkıyor. Aşiretler göçlerle şehre de girdi. Şanlıurfa'da biraz daha fazla oldu ama Mardin'de çok daha az oldu.

- Şanlıurfa'daki aşiret yapısının ayırtedici olduğu nokta nedir?

Şanlıurfa aşiretlerinde Kürtlük bilinci çok yüksek düzeyde değildir. Mesela Milli Aşireti içinde hem Kürtler hem Araplar var. Şanlıurfa'daki aşiretler Diyarbakır ve Mardin'deki gibi politize olmamış, daha değişik bir yapıları var. Dolayısıyla kentle daha kolay ilişki kurabiliyor. Ama Mardin'de Arap-Kürt ayrımı daha derin. Şanlıurfa'daki Arap nüfus Kürtlere, Kürt nüfus Araplara yanaşabiliyor.

CHP-aşiret ilişkisi zayıf

CHP'nİn aşiretlerle ilişkisi çok klasik. Mesela 2007 seçimlerine kadar burada CHP'yi destekleyen bir aşiret vardı. CHP ile ideolojik olarak uzaktan yakından alakası yok. Ailenin tüm üyeleri hacı, çok dindar. CHP'den bir aday çıkardılar. Parti içi çekişmelerle adayları elendi ve tamamen döndü aile. Aşiretin parti ile hiçbir bağı kalmadı. Sol kökenden gelmesine rağmen CHP hiçbir fikirsel, altyapısı olmayan ilişkiler kuruyor. Milletvekili çıkarmak adına siyasi çıkar üzerinden çalışıyor. Bu nedenle buradan 2007'de milletvekili çıkaramadı. CHP'nin handikapı, bölgede hiçbir karşılığının olmaması. Politikaları da görülmüyor.

Her zaman ortak hareket etmezler

Bölgede aşiret konfederasyonları var. Biz aşiretlere genellikle bir etnik kökenden gelmiş, aynı aileden gelmiş etnik yapılarmış gibi bakıyoruz ama aslında böyle değil bu. Hemen hiçbir Kürt aşiretinde yönetici olan aile aslında o aşiretten gelmiyor köken olarak. Aşiretler her zaman ortak hareket eden yapılar değil. Mardin'de mesela iki farklı ailenin olduğu, çok farklı siyasi oluşumları destekleyen aynı aşiret var. Bunlar aslında aynı aile ama siyasete farklılar. Fakat, ortak bir düşman karşısında birleşirler.

Hezimet uyarısı

- Size göre bölgeyle bağı olmayan isimlerin tercih edilme sebebi nedir?

AK Parti'nin kendine ciddi güveni var. Bu bir anlamda olumlu bir şey. Çünkü 'Aşiret refleksiyle oy veren insanlar yok gibi' diye düşünülüyor. Ama gerçeği seçim sonrasında göreceğiz. Bölgenin en ideolojik davranan ve en iyi örgütlenmiş yapısı BDP. Çok farklı ve değişmeyecek bir kitlesi var. Ama o bile aşiretleri dikkate alıyor ve onlar üzerinden ciddi planlama yapıyor. AK Parti'nin yaptığı çok ciddi bir iş, cesur bir çıkış. Sonucu ne olur göreceğiz.

- Bölgenin gerçeklerinden uzak, çok delice bir tercih mi bu?

Bu Tayyip Bey'in sadece kendisine güvenden kaynaklanan bir çıkışı değildir. Çok ciddi bir altyapı çalışması yaptığını ve ona göre davrandığını sanıyorum. Yoksa, çok ciddi bir hezimete uğrayabilirler.

- Şayet aşiret destekli adaylar seçilmezse, aşiretlerin çözülmesini hızlandıran önemli bir faktör olur mu?

Aşiretler gittikçe siyasal nedenlerle bir araya gelen yapılara dönüşüyor. Bunda bile kırılmışsa, aşirette ciddi bir tükenme gündemdedir demek ki diyeceğiz. Önemli bir süreç, önemli bir test.

- Sizin şahsi beklentiniz nedir?

Ne aşiret yapılarının tümüyle göz ardı edildiği ne de AK Parti'nin gücünün tümüyle küçümsendiği bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahale

- Aşiret destekli bazı isimler AKP'nin milletvekili listelerinde yer almadıkları için tepki gösterdi ve bağımsız aday oldu. AKP'nin bu seçimler için daha teknokrat ve aşiret bağı olmayan isimler seçmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Seçim sonuçlanmadan bu tercih doğru mu, yanlış mı anlamak çok kolay değil. Herkeste 'Ne olacak?' diye bir şaşkınlık var. Ama buradan bakınca iktidar partisinin bölgede hiçbir bağı olmayan isimleri bölgeden birinci sıraya yerleştirmesi şaşkınlığa ve iktidarın oy kaybedeceği yorumlarına yol açtı. Ama herkeste bir tedirginlik de var. Burada 'Oy anlamında aslında karşılığı olmayan isimler Tayyip Bey'in sürükleyiciliğiyle ipi göğüsleyebilir mi?' diye bir şüphe de var herkeste. Bu aslında, Cumhuriyet tarihi boyunca bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahalelerden biri. Diğer yandan, yerel dinamikleri hiçbir şekilde dikkate almayıp, parti liderinin sadece kendi gücüne güvenmesi olarak okumak da mümkün.

DENEME TAHTASI

- Aşiret ilişkileriyle ünlü olan Şanlıurfa'yı deneme tahtası olarak mı kullanıyor sizce AKP, aşiret bağlarının halen ne kadar belirleyici olduğunu anlamak için?

AK Parti tarafından hem Şanlıurfa'da, hem Mardin'de ilginç bir deneme yapılıyor bu seçimde. Şanlıurfa'da 'Faruk Çelik aday oldu' diye AK Parti'ye oy vereyim diyecek kimse yoktur. Mardin'de öyle şu anda. Mesela Muammer Güler'in Mardin'de karşılığı yoktur. Mardin'de bunun için AK Parti'ye oy verileceğini sanmıyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber