Bakan Eroğlu, 2011 yılını değerlendirdi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 29 Aralık 2011 12:21, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, bu yıl, şu ana kadar 480 bin hektar alanı ağaçlandırdıklarını belirterek, ''Bu gerçekten dünyada sayılı ağaçlandırma projelerinden birisi'' dedi.

Bakan Eroğlu, 2011 yılında bakanlığının yaptığı çalışmalara ve 2012 yılında gerçekleştirmeyi planladıkları projelere ilişkin AA muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

Soru: 2011 yılının son günlerindeyiz. 2011'de sizin bakanlığınızın alanında da önemli gelişmeler yaşandı. 2011 yılını genel olarak değerlendirir misiniz?

Bakan Eroğlu: Gerçekten, 2011 yılı bakanlığımız açısından çok verimli geçti. Gurur duyduğumuz, bir takım yatırımlar gerçekleştirdik. Bir kere zaten 2011 yılı başında biz kendimize büyük hedefler koymuştuk; ağaçlandırma, erozyon kontrolü, içme suyu temini, enerji üretimi, barajlar, göletler konusunda. Biz, ''2011 yılında 111 büyük tesisi tamamlayalım, başbakanımızın katılacağı merasimle açalım'' diye karar almıştık. Hedefe kitlendik, 11.11.2011 tarihinde, 111 tane dev tesisi, başbakanımız uğurlu elleriyle açtı. Bu tesislerin toplam maliyeti 8 milyar 365 milyon lira. Bunun, bir düğmeye basarak bir günde Ankara'dan Atatürk Kültür Merkezi'nden açılışı yapıldı. Yaklaşık eski parayla 8.5 katrilyon liralık tesisi bir kalemde açıyoruz. Gerçekten, 111 tesisin açılışı bizim için büyük gurur. Bugün de yıl sonu itibarıyla 28 Aralık günü de DSİ'nin hazırladığı 88 tane temel atma, 91 tane açılış merasimiyle 179 tesisin temel atma ve açılış merasimini gerçekleştirdik. Böylece 202 tane tesisi açmış oluyoruz. Bu tabi dile kolay. Biz 9 yılda bin 39 tesisi açtık. Sırf bu sene 202 tesisi açtık. Geçmiş iktidarlar 3 buçuk yılda ancak 9 tesis açabilmişler. Yani 8.5 katrilyon harcamışlar, 9 tesis... İşte bu bizim gerçekten üretken olduğumuzu, çalışkan olduğumuzu, zamanla yarıştığımızı, milletten aldığımız, topladığımız vergileri, en iyi şekilde millete hizmet olarak sunduğumuzun açık seçik bir göstergesi. Dolayısıyla bu sene verimli geçti, hakikaten. 2003 yılından itibaren de bin 39 tesisi açtık. Bunlardan özellikle 165'i büyük baraj, 60 tanesi gölet toplam 225 baraj ve gölet açtık. 1 milyon hektar alanı suladık, 33 milyon vatandaşımıza ilave içme suyu temin ettik. Bunlar gerçekten bizim gurur duyacağımız yatırımlar. Taşkın koruma tesisleri vesaire... Bir de ağaçlandırma açısından da bu yıl çok verimli geçti. Hakikaten biz okul bahçelerinden, hastane avlularına, yol kenarlarından mezarlıklara kadar, açık alanlara kadar çok büyük bir seferberlik gerçekleştirdik. Aşağı yukarı, bu yıl sonunda belli olacak net rakam. Ama şu ana kadar 480 bin hektar alanı ağaçlandırmış oluyoruz. Bu gerçekten dünyada sayılı ağaçlandırma projelerinden birisi. Hedefimizi aştık, Allah'a şükür. İnşallah 2012 yılı sonunda da bildiğiniz gibi Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği kapsamında, 2.3 milyon hektarlık bir alanı ağaçlandırma sözü vermiştik. Bunu aşacağız, Allah'a şükür. Şu ana kadar yaklaşık 1 milyon 900 bin hektara ulaştık. Yani 2.3 milyon hektar, Belçika'nın 3 milyon hektar olduğunu düşünürseniz, Belçika'ya yakın bir alan demektir, Türkiye'nin Trakya Bölgesi'nden daha büyük bir alan demektir. Bu gerçekten bizim haklı gururumuz. Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz, süper bilgisayarlar aldı. Yeni radarlar, otomatik meteorolojik ölçüm istasyonları ile tahminleri yüzde 90'ın ötesine taşıdı. Daha önce tahminlerde isabet oranı çok düşüktü. Bunlar bakanlığımızın gurur duyacağı hususlar. Milli parklar keza, tabiat parkları, kent ormanlarıyla gerçekten Türkiye'ye biz her açıdan hizmet ediyoruz.

-Bakanlıktaki yeniden yapılanma süreci-

Soru: Bakanlık olarak yeni bir yapılanma sürecine girdiniz. Bu süreci kısaca özetler misiniz?

Bakan Eroğlu: Daha önce bakanlığımızın ismi Çevre ve Orman Bakanlığı idi. Bu yıl, bakanlığımızın ismi Orman ve Su İşleri Bakanlığı oldu. Çevre kısmı tamamen Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarıldı. Yani çevre kısmında, ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, ÖÇK Başkanlığı gibi 3 tane birim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçti. Ancak bizim bakanlıkta özellikle tabii ki orman deyince Orman Genel Müdürlüğü... Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü kaldırıldı, yerine Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü kuruldu. ORKÖY Genel Müdürlüğü kaldırıldı ve Orman Genel Müdürlüğü bünyesine alındı. Yeni bir Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kuruldu. Böylece bakanlığımızın bünyesinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve aynı zamanda Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü olmak üzere 3 tane büyük genel müdürlük var. Ayrıca bağlı kuruluşlar arasında, yatırımlar açısından Türkiye'nin en büyük yatırımcı kuruluşu Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, en köklü teşkilatlardan birisi Orman Genel Müdürlüğü ve bir de Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz var. Bunlar da ülkemize, su, ormancılık, ağaçlandırma, meteoroloji açısından hizmet veriyor. Orman Genel Müdürlüğümüz özellikle geçmişte sadece kendisine ait ormanlık alanların işletmesi, bakımı ve yangınla mücadele gibi çalışmaları yürütüyordu. Ama şimdi ORKÖY dediğimiz orman köylülerinin desteklenmesi işlerini ona verdik. Ağaçlandırma, erozyon kontrolü gibi bütün çalışmaları, ormanlarda işletme, bakım, odun dışı ürünler gibi bütün bu hizmetler Orman Genel Müdürlüğümüz bünyesinde toplandı. Yani artık, taşradaki bütün hizmetler; ağaçlandırma, erozyon kontrolü, mera ıslahı dahil olmak üzere, fidan yönetimini de araştırma geliştirme, yangınla mücadele, hatta orman zararlılarıyla mücadele gibi pek çok birimler, tamamen Orman Genel Müdürlüğünün çatısı altında toplandı. Dolayısıyla taşrada muhatap tek oldu artık. Eskiden maalesef dağınık bir yapı vardı. Ormanlara sadece Orman Genel Müdürlüğü bakıyordu, ağaçlandırmaya Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü, illerde, ilçe ve orman il müdürleri, hatta DSİ gibi birimler bakıyordu. Artık tek kurum, ağaçlandırmada, erozyon kontrolünde vesaire orman yangınlarında, ormanların işletilmesinde bakımından bir tek kurum sorumlu olacak. Buna bağlı olarak da tabii ki daha önce bazı bölgelerde orman yoktu. İç Anadolu'da, fazla orman olmadığı için bölge müdürlüğü yoktu. İç Anadolu'daki vilayetlere hitap etsin diye Kayseri'de bir Orman Bölge Müdürlüğü kurduk. Ayrıca GAP bölgesinde artık ağaçlandırma faaliyetlerini artıracağız. Dolayısıyla GAP'ın merkezi Şanlıurfa'da da bir Orman Bölge Müdürlüğü kuruldu. Bunun dışında Sinop'tan İstanbul'a kadar, Erzurum'dan Malatya'ya kadar, Adana, İzmir'e kadar 15 bölgede, Doğa Koruma ve Milli Parklar Bölge Müdürlükleri kuruldu. DSİ, tabii su işlerinden sorumlu, bütün su işlerinden... İçme suyu temini köyler hariç olmak üzere, dere ıslahları, hidroelektrik enerji üretimi, barajlar, göletler, sulama tesislerinin yapımını DSİ üstlenmiş oldu. Arazide bütün hizmetler DSİ tarafından yapılacak. Peki Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ne yapacak? O da taşra birimleri yatırım yapmayacak. Ama havzaların planlaması, uluslararası su hukuku gibi bir takım çalışmalar, özel hüküm belirleme çalışmaları, göllerin ve su kaynaklarının korunması gibi çalışmalar yapacak.

-Suriye ile yaşanan gerginlik çalışmaları etkilemedi-

Soru: Türkiye ile Suriye arasında sulama, taşkın önleme ve enerji üretimi amaçlı olarak temeli atılan ''Dostluk Barajı''nın akıbeti nedir?

Bakan Eroğlu: ''Dostluk Barajı'' ile ilgili şu anda çalışmalar devam ediyor. Hatta biz orada, barajın zemininde geçirimsiz perdesi yapılmasına dair bir işi de ihale ettik. Şu anda devam ediyor. Yani herhangi bir problem çıkmadıkça devam edecek, bitireceğiz.

Soru: Yaşanan gelişmelerin bir etkisi olmadı mı?

Bakan Eroğlu: Yani şu anda yok. Neticede biz Fırat Nehri'nden su veriyoruz. Yani bunu insani olarak düşünüyoruz. Dolayısıyla böyle bir şey yok. Daha önce zaten mutabakat protokolü imzalamıştık Türkiye ile Suriye arasında. Özellikle bunlar arasında ''Dostluk Barajı'' var, Dicle'den su çekilmesi var, diğer bir takım çevre ve ormancılık alanında işbirliği imkanlarının geliştirilmesi var. Onlar devam ediyor. Mesela ormancılık alanlarında, biz onlarda özellikle orman planlaması, orman yangınlarıyla mücadele sistemlerini kurduk. Biz de onlara destek verdik.

Soru: Fırat ve Dicle nehirlerinden Suriye'ye su veriliyor. Bu yıllardır sorun teşkil eden bir konuydu. Yaşanan gerginliğin ardından ne tür şeyler olabilir?

Bakan Eroğlu: Yok, şu anda biz suyu vermeye devam ediyoruz. Herhangi bir şekilde şu anda suda sıkıntı yok. Veriyoruz suyu. Zaten Dicle'de şu anda kontrol yapımız yok. Dicle'deki su olduğu gibi akıyor zaten. Dicle ile Fırat, Irak topraklarında birleşiyor, sonra Basra Körfezi'ne akıyor. Fırat'ta ise daha önce yapılmış bir anlaşma var. Ortalama 500 metreküp saniye su bırakılması şeklinde... Zaten bırakıyoruz. O bakımdan da bir problem yok.

-Orman serveti yüzde 50 arttı-

Soru: Dünya genelinde ormanlık alanlar azalırken, Türkiye'de artıyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Bakan Eroğlu: Şimdi hakikaten bu bizim gururumuz. Bütün milletimizin gururu... Bütün dünyada orman varlıkları hem alan olarak daralıyor, hem hacim olarak azalıyor. Ama Türkiye'de Allah'a şükürler olsun, hem ormanların alanı artıyor hem odun serveti dediğimiz orman serveti de artıyor. Daha önce odun serveti, ormanlarımızda 936 milyon metreküp iken bugün için 1 milyar 400 milyon metreküpe çıkmıştır. Yani yüzde 50 bir artış oldu. Ayrıca alan olarak da son 30 yılda, 1.4 milyon hektar alan, yani 14 milyon dekarlık bir alanda artış olmuştur. Bu gurur duyacağımız bir şeydir. Bunun sebebi şu; hakikaten bütün vatandaşlarımız ormanların önemini kavradı. Yani orman olmazsa taşkın olur, sel olur, kuraklık olur yaz aylarında, ayrıca hava kirlenmesi olur, küresel iklim değişikliğinde en önemli etken olan karbondioksidin salınımı olur. Halbuki ormanlarımız havadaki karbondioksidi alıyor, bunu oksijene dönüştürüp havayı temizliyor, oksijen veriyor. Ormanlar bu ülkenin akciğerleri. Eskiden bir yere fidan dikildiği için vatandaş onu sökerdi. Ama şu anda bütün milletimize teşekkür ediyoruz. Bu şuur, bu bilinç oluştu, çocuklarımızda, hanımlarda, yediden yetmişe kadar bütün milletimizde. Diktiğimiz ağaçlara herkes sahip çıkıyor. Bakıyorum, bütün yol kenarlarında ağaçlar aynen korunuyor. Hakikaten buna borçluyuz. Bir de tabii bu seferberliğe borçluyuz. Hükümetimiz bu konuda çok büyük destek veriyor. 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren sayın başbakanımızın talimatı ile dünya çapında gerçekten takdir alan, bir ağaçlandırma, erozyon kontrolü seferberliği, adı da Milli Seferberlik, ilan edildi. Dolayısıyla bütün kurum ve kuruluşlar bu hedefe kilitlendi. Ağaçlandırma yapıyoruz, fidan üretiyoruz. Aynı kurum, hükümetimizden önce, yılda 117 milyon fidan üretiyordu, fidanlıklarda. Ama şu anda fidanlıklarda bu yıl itibariyle 460 milyon fidan üretildi. Bir diğer husus da, biz şu anda değişik ağaçların tohumlarını topluyoruz. Biz sayın cumhurbaşkanımızın refakatleri ile karperli sedir tohumları toplamıştık. Bunu Kayseri'de, Torosların yamaçlarına kar yağmadan önce araziyi hazırlayıp ektik. Neticede bundan iki yıl önce ektiğimiz sedir tohumları çıkmış, 10 santimetre boyunda bir fidan haline gelmiş. Bunlar gerçekten çok önemli. Türkiye'de çok güzel işler oluyor. İnşallah daha da hızlandıracağız. Bu ağaçlandırma seferberliği devam edecektir. Çünkü daha ağaçlandıracağımız çok alan var, açık alan var. Biz bu ağaçlandırmada da bu sene şunu planlıyoruz; köy tüzel kişiliğine, yani insanı yaşat ki devlet yaşasın mantığıyla, vatandaşların bulunduğu yerde refah seviyesini, gelirlerini artıracak birtakım çözümler peşindeyiz. Bu maksatla biz bozuk orman alanlarını veya hazineye ait olup da ağaçlandırması uygun olan alanları tamamen vatandaşa gelir getirici olarak o köylere, köy tüzel kişiliğine, hane başına eşit olmak kaydıyla herkes ağacına sahip çıkacak. Masrafı bakanlıktan, geliri köylü vatandaşlarımıza olmak üzere, biz ceviz, badem, fıstık çamı gibi birtakım gelir getirici fidanlar ekip masrafı bize, geliri 49 yıl onlara ait olmak üzere bu şekilde bir plan hazırladık. Nitekim ceviz ve badem eylem planlarımız var. Bal ormanları kuruyoruz. Bal çok önemli bir gıda aslında. Şu anda belki su, enerji ön planda gözüküyor ama yakın bir gelecekte gıda, gıda güvenliği, gıdaya ulaşım çok daha önemli hale gelecek, bir 20 yıl sonra. Dolayısıyla biz Türkiye'yi gıda üretim ve ihracat üssü haline getirmek istiyoruz. En önemli gıdalardan birisi de baldır. Şifalı bal, organik ballar üretmek için biz şu anda 102 yerde bal ormanları kurduk. Arıcıları teşvik ediyoruz, hazırlıyoruz, şifalı bitkileri orada muhafaza ediyoruz, ayrıca talep ettikleri birtakım şifalı bitkileri üniversitelerimizle beraber dikiyoruz. Suyu hazır, etrafı korunmuş, zirai mücadele ilaçları gibi, birtakım gübreler gibi onlardan uzak, gerçekten güzel, organik mekanlarda bal üretimi yapılıyor 102 noktada. Bu çok önemli. Bunun gibi çok güzel örneklerimiz var.

-Sertifikalı ormanların sayısını artıracağız-

Soru: Türkiye orman alanları bakımından zengin fakat orman ürünleri konusunda dışa bağımlı bir ülke. Bu neden kaynaklanıyor?

Bakan Eroğlu: Aslında, bizim coğrafyamız, yarı kurak iklim bölgesinde, yani çok yağışlı bir iklime sahip değiliz. Dolayısıyla sadece orman varlığımız, Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz sahillerinde bir kısımda. İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu gibi büyük alanlarda, hatta Trakya'da orman varlığı açısından gerçekten fakir. Hatta ormanlarımızın yüzde 50'si de bozuk orman. Şimdi biz bir hedef koyduk, bu bozuk ormanları ıslah edelim diye. Dolayısıyla şu anda geçmişte yılda 7 milyon metreküp endüstriyel sanayi odunu üretilirken, bunun büyük bir çoğunluğu dışarıdan tomruk olarak ithal ediliyordu. Şimdi biz bunu yükselttik. Neden? Ormanların bakımını yapıyoruz. Çok daha hızlı gelişiyor. Bakım ve seyreltmenin önemini orman teşkilatımız kavradı. Dolayısıyla bunu aşağı yukarı 17.9 milyon metreküpe yükselttik. Yani aşağı yukarı 2 buçuk misli artırdık. Ama gene de dışarıdan ihtiyaç var. Şimdi biz bu bozuk ormanları ıslah ettikçe, dışarıdan ithal gitgide azalacak. Bu bir. İkincisi; Türkiye'de bilhassa mobilya ihracatında vesaire sertifikalı ormanlardan bu malzemenin üretilip üretilmediği dikkate alınıyor. Dolayısıyla ilk defa Türkiye'de sertifikalı ormanlarda üretim yapıyoruz, işletme yapıyoruz. Bunu başlattık. İnşallah bunu da yaygınlaştırmak istiyoruz. 2015 yılına kadar bir buçuk milyon hektarlık alanda bir sertifikalı ormancılık faaliyeti yapacağız.

***

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Karadeniz'de hidroelektrik santrallere önem verdiklerini belirterek, HES'lere devam edeceklerini söyledi.

Bakan Eroğlu, 2011 yılında bakanlığının yaptığı çalışmalara ve 2012 yılında gerçekleştirmeyi planladıkları projelere ilişkin AA muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

Soru: Karadeniz, su yoğunluğu olan bir bölgeyken aşağı bölgelere inildikçe bu yoğunluk azalıyor. Karadeniz suyunun doğuda kullanılmasına yönelik bir politika izleyecek misiniz yeni yılda? Uzun vadede ne gibi çalışmalar yürüteceksiniz?

Bakan Eroğlu: Yaptığımız tahminlere göre, küresel iklim değişikliği sebebiyle Karadeniz'deki yağışlar artıyor. Rize'de yılda 2 buçuk metre yağış düşerken, Orta Anadolu'da 25 santimetre yağış düşüyor. Dolayısıyla arada çok büyük bir fark var. Karadeniz'de yağışların yüzde 15-20 daha artacağı da tahmin ediliyor. Bu yüzden Karadeniz'de fazla su var aslında. Bilhassa Doğu ve Orta Karadeniz'de. Arada büyük dağlar olduğu için bunları yönlendirmek kolay değil. Yani çok büyük masraf. Astarı yüzünden pahalı olur. Ancak bunlardan en uygunu hidroelektrik santraller yaparak hem taşkından korumak hem de elektrik üreterek o bölgenin elektrik ihtiyacını karşılamada kullanmak en uygun. Dolayısıyla biz Karadeniz'de hidroelektrik santrallere önem veriyoruz. Aslında bu faydalı bir husus. Ama maalesef vatandaşlarımıza bunu anlatamadık. Çünkü enerji pastasından pay alanlar, birtakım hidroelektrik santrallerinin zarar olduğunu çok daha iyi anlatmaya başladı maalesef. Halbuki hidroelektrik santralleri zararlı değildir. Son derece temiz, yenilenebilir enerji üretmekte. Ayrıca o bölgenin enerji ihtiyacını karşılayacak. Bunun dışında taşkınlardan korumak için çok önemli bir araç. O bakımdan biz bu HES'lere devam edeceğiz.

-HES protestoları değerlendirmesi-

Soru: Protestoları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakan Eroğlu: Mesela Artvin'de muhtarlar, vatandaşlar geldi; ''Bizim böyle bir talebimiz yok. Bu protesto edenler tamamen dışarıdan. Yılda bir hafta gelip buradaki yerleri görmek isteyenler protesto ediyor''... Bir de hakikaten bazen bu enerjiden pay alan büyük firmalar var, yabancı firmalar var. Onların maalesef tahrikiyle, yönlendirmesiyle protestolar olabiliyor. Bakıyorsunuz, o bölge ile alakası olmayan insanlar gitmiş, bir yere gidiyor, öbür tarafa gidiyor. Biz bu protestolarla ilgili olarak da şunu ifade edeceğiz. Mesela en çok protesto edilen Solaklı Vadisi, Trabzon'da. Solaklı Vadisi'ni ele aldık. Eski halini resimlerle, fotoğraflarla tespit ettik. Şimdi biz orada muazzam bir peyzaj, dere düzenlemesine, vadi düzenlemesine başladık. Solaklı Vadisi düzenlemesinin birinci kısmını, Of kısmını inşallah önümüzdeki yıl 5 Mayıs 2012'de, Hıdırellez gününde vatandaşa göstereceğiz. Eskiden, HES'ler olmadan önce dere ve vadi böyleydi, HES'lerden sonra böyle. İnşallah vatandaş bunu gördükçe, bunu kabul edecek diye düşünüyorum. Yoksa öbürleri hakikaten çok çirkin şekilde, insafla bağdaşmayan birtakım hususlar dile getiriyorlar. Efendim neymiş; ''HES'lerden çıkan su zehirliymiş, çayları bile kuruturmuş gibi, dereler kuruyacakmış gibi''. Yok öyle bir şey. Mümkün değil yani. Sadece HES dediğimiz, tribün. Bir yerden alıyor suyu, tekrar suyu dereye bırakıyor. Arada bir derede de eksiklik olursa biz orada can suyunu bırakma mecburiyetindeyiz, zaten bırakıyoruz. Yani derede herhangi bir şekilde kuruma veya çevrede bir tahrip söz konusu değil. Orası daha da güzel hale gelecek. Bunu size göstereceğiz.

-Kuraklık endişesi yok-

Soru: ''Halk, 2012 yılı için kuraklık endişesi taşıyor. Konuyla ilgili basında da değişik haberler çıktı. Sizin konuyla ilgili tespitleriniz nedir?''

Bakan Eroğlu: ''Basın nereden çıkardı bilemiyorum. 'Kuraklık olacak diye bir beyanatım olmadı. DSİ'nin yok. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün de yok. Dolayısıyla basın nereden çıkardı acaba? Bazen bu tür haberler çıkıyor maalesef. Kim çıkarıyor, neden çıkarıyor, nereden çıkarıyor bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bu tür haberler yazdıklarının hemen akabinde Türkiye'de kar yağışı başladı, yağmur başladı. Bu yıl sonunda yağış olacak. Ocak, şubat, mart ve nisan ayında da yağış olacak. Kaldı ki biz bütün vilayetlerin su durumunu, sulama suyu ve enerji ihtiyaçları olan barajlarımızdaki suyu her yılbaşında değerlendiriyoruz. 15 Ocak itibariyle tekrar bir değerlendirme yapacağız. 9-10 yıllık iktidarımız döneminde hiçbir şehrimizi susuz bıraktık mı? Kuraklık oldu. 2007-2008 yıllarında bir kuraklık oldu. Hiçbir şehri susuz bırakmadık. Dolayısıyla bizim tedbirlerimiz var. Şu anda biz bırakın bir yıllık iki yıllığı. 2050-2060 yıllarına kadar şehirlerimizin su ihtiyacını planlıyoruz. İstanbul'un 2060 yılına kadar suyu var. İzmir'in şu anda hatları yapıldı. Gördes Barajı isale hatları yapıldı. Ankara'nın 2025 yılına kadar su ihtiyacı yok. 2060 yılına kadar Gerede suyunu getiriyoruz. Dolayısıyla geleceği planlıyoruz. Şu ana kadar 47 şehrin suyunu uzun vadede çözdük. Bir kısmı da inşaat halinde. Bakanlığımız şu ana kadar DSİ marifetiyle 33 milyon vatandaşımıza ilave su temin etmiş. Bu gerçekten müthiş bir şey. Avrupa'da beş altı devletin, Yunanistan'ın 3 katı büyüklüğünde bir yere su vermişiz. Bunlar gerçekten çok önemli. Herhangi bir sıkıntı yok. Olursa zaten biz ona göre tedbirlerimizi alırız. Vatandaş rahatlıkla suyunu içsin, tasarruflu olarak da sulama suyunu kullansın.''

-Orman yangınlarıyla mücadele-

Soru: ''Türkiye orman yangınlarıyla mücadele konusunda dünyada en başarılı ülkeler arasına girdi. Bu başarı nasıl yakalandı?''

Bakan Eroğlu: ''Bunu gerçekleştirmek için kararlılık, bilgi ve tecrübe gerekiyordu. Biz hakikaten bunu masaya yatırdık. Birincisi ihtiyaçlar vardı. Hava gücümüze amfibik ve diğer küçük uçaklar ile su atan ve idari helikopterler olarak destek verdik. Ayrıca 11 bin yangınla mücadele personelimiz var. çok sayıda arazöz var. Ayrıca helikopterler uzak mesafeden su almasın ve ormandaki canlı hayatı yararlansın diye küçük küçük bin taneden fazla gölet inşa ettik. Oradan su alıp, hemen yangına müdahale etmesi için. İleri bir teknolojiyle kurduk. Yangın harekat merkezi diye bilinen bir merkezimiz var. Onu bakanlıktaki odama da taşıdım. Bir yerde yangın çıktığı zaman anında haber alıyoruz ve oraya hangi ekipler gidecek belirliyoruz. Önce kendi bölgesi ve o civardaki ekipler müdahale ediyor. Daha sonra yangın büyükse genel müdürlük ve bizzat ben devreye giriyorum. Aynı anda 30-35 yangın çıkabiliyor. Dolayısıyla bütün yangın kuvvetleri eşit şekilde bu hedeflere sevk etmeniz gerekir. Dolayısıyla hangi araç nereye gidiyor, o anda nerede koordinatları ne, yangın uçağının da havadaki koordinatı nedir, hangi noktada bulunuyor ve kaç kilometre hızla gidiyor bunu dahi görecek teknolojiye sahibiz. Ayrıca bazı kritik yerlerde de kamerayla takip sistemi var. Bunu da ilk defa üniversitelerimizle birlikte biz geliştirdik. Kamera dumanı gördüğü zaman birkaç saniye içinde alarm veriyor. Ekipler harekete geçiyor. Ankara'ya kadar alarm geliyor ve yıldırım hızıyla yangına müdahale ediliyor. Özellikle 2011 yılı hassas bir yıldı. Bilindiği üzere bazı noktalara da seyyar ekipler kurduk. Çok süratli, 15-20 dakikayı geçmeyecek şekilde müdahale ettik. Yangınlarda böyle hızlı bir müdahalemiz var. Sadece Türkiye'de değil, Yunanistan'dan Makedonya'ya kadar, Rusya'dan Gürcistan'a kadar, Suriye'den İsrail'e kadar pek çok ülkeye de yangınla mücadelede destek verdik.''

Soru: ''Antalya'ya büyük bir yangın eğitim merkezi inşa edildi. Burası, ne tür etkinliklere ev sahipliği yapacak?''

Bakan Eroğlu: ''Yangınla mücadelede temel unsurlardan birisi de yangına karşı koyacak olan, mücadele edecek olan insanların eğitimidir. Şoförlerden tutun da mühendislere kadar bilinçli olması lazım. Yangınla mücadele bir stratejidir. Yangına karşı harp ediyorsunuz. Dolayısıyla birtakım taktikleri, nasıl müdahale edeceğinizi bilmezseniz yangını söndüremezsiniz. Hatta belki daha da büyümesine neden olursunuz. Bu yüzden biz Antalya'da dünyanın en modern eğitim merkezini kurduk. Simülasyonla, tatbikatla bütün arkadaşlarımızı eğitiyoruz. Aynı zamanda dünyadan çok talep geliyor. Dünyada, Avrupa'da demiyorum, yangınla mücadelede en başarılı ülkeyiz. Nazar değmesin. Bütün ülkelerden talep var, nasıl eğitim veriyorsunuz diye. Biz de dedik ki ormanlar bütün dünyanın ortak malı. Dünyanın herhangi bir yerinde orman yansa biz de üzülüyoruz. Talep edenleri de eğitmek bizim gibi güçlü bir ülke için gerçekten önemli. İnşallah eğitmeye devam edeceğiz.

***

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, ''Türkiye'de barajların ve göletlerin yapımı keyiften değil, teknik bir zaruret, bir ihtiyaçtır. İnşallah Türkiye'deki büyük barajları 2015 yılı sonunda bitireceğiz'' dedi.

Bakan Eroğlu, 2011 yılında bakanlığının yaptığı çalışmalara ve 2012 yılında eğitim alanında yapılacak projelere ilişkin AA muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

Soru: Türkiye erozyon riski altında bulunan bir ülke. Bu konuda bakanlık olarak yürütülen çalışmalar neler? Erozyonla da orman yangını gibi başarılı bir mücadele yapılabiliyor mu?

Bakan Eroğlu: Erozyonla mücadele hakikaten çok önemli. Erozyon aynı zamanda çölleşmeye yol açıyor. Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü kurduk. Türkiye'deki pek çok yer, bırakın açık alanları hatta bazı meralar bile erozyona karşı hassas. Ormanlarımız bile bazı yerlerde erozyona hassas. Bu toprakların oluşumu kolay değil, milyonlarca hatta milyarlarca yıl alıyor. Oluşan toprağın kaybı kadar kötü bir tehlike yoktur. Gerek su erozyonu gerekse rüzgar erozyonu konusunda büyük bir çalışma içine girdik. Mesela Konya-Karapınar'da, Iğdır'ın Aralık ilçesinde rüzgar erozyonu vardı. Buralarda rüzgar perdeleri oluşturduk. Dünyada ilk defa, ebucehil çalısı adı verilen bir çalıyla biz burada büyük bir ağaçlandırma yaptık, çok başarılı oldu. Iğdır'ın Aralık ilçesinde vatandaşlar, toz geldiği zaman mutfaklarında ya da odalarında bir karış tozla yaşıyorlardı. Şu anda ondan kurtuldular. Şimdi bunu daha da genişletiyoruz. Bir çalışma grubu kurduk. İki yıl önce Kopenhag'da sayın cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir konuşma yaptıktan sonra kurak bölgelerde fidan üretimi, erozyonla mücadele, rüzgar erozyonunun önlenmesi gibi konularda çeşitli ülkeler bizden yardım istediler. Çünkü Cumhurbaşkanı Türkiye'deki ağaçlandırma ve erozyonla mücadele çalışmalarını anlatmıştı. Neticede biz de bir çalışma grubu kurduk. Rüzgar erozyonuna maruz kalan ülkeler var biliyorsunuz. Bunlar Türkiye'nin güney kısımları, Suriye, Irak, İran, Katar, Ürdün, Mısır, Libya, Moritanya, Yemen gibi ülkelerle birlikte bir çalışma grubu kurduk. Hem bu toz erozyonunun önlenmesi hem de bundan etkilenen yerler için erken uyarı sistemleri, yani meteorolojik tahmin sistemleriyle ilgili çalışmaları başlattık. Erozyonla mücadele zor bir iş ama başarılı olacağımıza inanıyorum. Helikopterle atılan tohumlar ve teraslama çalışmaları yürütülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızı da yazı yazarak bilhassa meralarda teraslama yaparak bozuk meraların bir an önce ıslahı ve açık alanların ağaçlandırılması ve mera olarak kullanılmayan 4. sınıf meraların ağaçlandırılıp, sonra gerekirse yine otlatmada kullanılması gibi birtakım hususları birlikte masaya yatırdık. Başarılı olacağız. Çünkü geçmişe göre 10-12 kat daha geniş bir alanda erozyonla mücadele çalışması yapıyoruz. İnşallah daha da artıracağız.

-''Bin tane daha gölet yapmamız lazım''-

Soru: Baraj yapımı konusunda da DSİ büyük çalışmalara imza attı. Gelinen nokta itibariyle Türkiye'nin baraj potansiyeli nedir?

Bakan Eroğlu: 2003 yılından bu yana 165 tane büyük barajı hazırladık ve aziz milletimizin hizmetine sunduk. 60 tane de gölet toplam 225 tane. Bunlar tabii ki yeterli değil. Şu anda inşa halinde olan barajlar ve göletler var. Bin tane daha gölet yapmamız lazım. Özellikle vatandaşlarımızdan şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye yarı kurak iklim bölgesinde, sürekli yağışlar yok. Avrupa'ya bakıyorsunuz sürekli, yaz kış yağış olur. Ama biz de yaz aylarında yağış olmaz. Yağışlar genelde kış aylarında, ilkbaharın başında olur. Dolayısıyla yaz aylarında su ihtiyacı had safhadadır. Kışın sulama olmaz, yazın sulama yapılır. Ayrıca, insanların su ihtiyacı yazın daha fazla oluyor. Çünkü insan kışın belki günde 150 litre kişi başına su kullanırsa, yazın 250-300 litreye çıkıyor. Dolayısıyla insanoğlu yazın 1,5-2 katı daha fazla su kullanıyor. Peki biz ne yapacağız? Yazın doğru dürüst akan akarsuyumuz, sürekli akan akarsuyumuz yok. O halde biz kış aylarında ve yağışlı zamanlarda biriktirdiğimiz suyu yazın kullanmamız lazım. Aksi takdirde barajlar, göletler olmasa biz ne sulama suyu verebiliriz ne de şehirlere içme suyu verebiliriz. Bu böyle. Şimdi İstanbul'daki barajlar olmasa İstanbul'a su verebilir miyiz? Tahtalı ve Gördes barajları olmasa İzmir susuz kalır. Atatürk Barajı olmasa Gaziantep'e su verebilir miyiz? Bunun gibi...Türkiye'de barajların ve göletlerin yapımı keyiften değil, teknik bir zaruret, bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla bu barajların yapılması gerekiyor. İnşallah Türkiye'deki büyük barajları 2015 yılı sonunda bitireceğiz. Geri kalanları da başladık. Bin günde bin gölet projesiyle de hem yaban hayatı hem de tarım hayatı için gerekli olan sulama suyu ihtiyacı karşılanacak. Bunlar yapılacak. Türkiye'de şu anda barajlarda yaklaşık 70-80 milyar metreküp suyu biriktirebiliyoruz. Ama emniyet açısından bunun en az 100-110 milyar metreküpe çıkması lazım. Çünkü bazen iki yıl süren kuraklık oluyor. Bakın İstanbul, eğer hemen el atmasaydık 2007 yılı sonunda 45 gün susuz kalacaktı, bütün su bitiyordu. İki yıl süren bir kuraklıkla karşı karşıya kaldı. O zaman başka bir havzadan Melen suyunu şafak harekatıyla hemen İstanbul'a akıtıverdik. Böylece İstanbul'da susuzluk tehlikesi olmadı. Avrupa'daki pek çok ülkeden büyük nüfusa sahip olan, 15 milyonluk İstanbul'u susuz bırakmak olabilir mi? İzmir'i, Ankara'yı Diyarbakır'ı susuz bırakmamak için bu baraj ve göletlerin yapılması şarttır.

-Para sıkıntımız yok-

Soru: Su politikasıyla ilgili olarak 2012'de nasıl bir yol izlenecek?

Bakan Eroğlu: 2012 yılında şöyle bir çalışma yapıyoruz. Su kaynaklarımızı çok daha iyi değerlendirmek ve göllerimizi, tatlı su kaynaklarımızı ve nehirlerimizin kirlenmesini önlemek için bir çalışmamız var. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ ve diğer birimlerin katkılarıyla ortaklaşa bir çalışma devam ediyor. Havzaları bütünüyle korumak için. Ergene Havzası'nı bu maksatla ele aldık, yıldırım hızıyla bu devam edecek. Hatta DSİ'nin görevi olmamasına rağmen, o bölgedeki belediyeler kendi görevlerini yapamıyorlar, yapamadılar şimdiye kadar. Kanalizasyonu yaparak, atık suları toplayarak arıtmak, kanuna göre belediyelerin kendi mükellefiyetinde. Ergene çok kirlendi. Sanayi tesislerimizin bir kısmı bunu yaptı, bir kısmı yapmadı. Bu maksatla başbakanımızın talimatıyla içme ve sulama suyu temin edilen havzalardan başlayarak, birtakım göller ve sulak alanlarda bu konularda ciddi çalışmalar başlatıyoruz. Pek çok havzada böyle bir çalışma başladı. 2012, hamle yılı olacak. Çünkü pek çok projemiz var. Para sıkıntısı diye bir sıkıntımız yok. Bütçemizde yeteri kadar ödenek var. GAP'ta çok büyük ilerleme sağlayacağız. Birtakım baraj ve göletler ile su kaynakları koruyacak tedbirler almaya devam edeceğiz.

-Türkiye de av turizminden pay alacak-

Soru: Ekoturizmle ilgili olarak 2012'de nasıl bir yol izlenecek?

Bakan Eroğlu: Dünyada deniz turizmi şu ana kadar güzel bir şekilde ilerledi. Artık insanlar deniz turizminden başka turizm alanlarına kaymaya başladılar. Dolayısıyla Türkiye'de de mutlaka ekoturizmi, yayla turizmini geliştirmemiz lazım. Bizim özellikle Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü bünyesinde 15 yerde bölge müdürlükleri kurduk. Her vilayette de şube müdürlerimiz var. İnşallah onlara bir hedef gösterdik. 2012 yılında avlaklar, yayla turizmi, av turizminin dışında ekoturizmini geliştirmek için plan ve projeler hazırlanıyor. Bu konuda da kanun mevzuatı müsait. Mesela Spil Dağı'nda başladık. Ben buradan özellikle turizmcilere, büyük otel sahiplerine, işletmecilere sesleniyorum. Manisa Spil Dağı, pek çok hastalığı iyi eden muhteşem bir iklime ve tabiata sahip. Orayla ilgili uzun vadeli gelişme planı hazırladık. Tamamen o bölgeyle ilgili güzel bir çalışma yapıyoruz. Dünyanın pek çok yerinde, av turizminden çok büyük paralar kazanılıyor. Ama bizde maalesef bizde çok sınırlı kalmış. Avlakları geliştirmek istiyoruz. Milli parkların sayısını artırdık. Tabiat parklarını artırdık. Bu konuda da turizmcilerin önünü açacak birtakım çalışmalarımız var. Yeter ki gelsinler teklif etsinler, biz açığız. Bilhassa yap-işlet-devretle yapılacak çalışmalara varız. Bakanlığımız milli parklar bünyesinde uzun devreli gelişme planlarına göre yap-işlet-devret sistemiyle 29 yıla kadar süre verebiliyor. Ama turizm sahası ilan edilirse 49 yıla kadar tamamen tabiat içinde kaybolmuş, çevreyi tahrip etmeyen tesisler yapabilir. Böylece bu maksatla turizmi de geliştirmek lazım. Bunun öncüsü olarak da Doğu Karadeniz Kalkınma adıyla büyük bir proje başlattık. Projeyle ilgili bölge müdürlükleri kuruldu. Merkezi de Giresun'da. Bu maksatla Samsun'dan başlayarak Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin'e kadar güneydeki Bayburt ve Gümüşhane de dahil olmak üzere o bölgeye muazzam bir projenin çalışmalarını başlattık. Hatta geçen hafta bunların toplantıları yapıldı, hedeflerimizi ortaya koyduk. Biz sadece güneyde değil, kuzeyde de yayla turizmini geliştirmek istiyoruz.

-Hastane bahçeleri hayat bulacak-

Soru: Ağaçlandırma seferberliği kapsamında hedeflenen rakamlar aşıldı? 2012 yılından sonra yeni ağaçlandırma seferberlikleri olacak mı? Bu çerçevede 2023 vizyonunuz nedir?

Bakan Eroğlu: Ağaçlandırma seferberliğini 1 Ocak 2008 tarihinde sayın başbakanımızın genelgesiyle başlattık. 2008 yılında ağaçlandırma ve bozuk orman ıslahı konusunda 420 bin hektar alanı hedef olarak koymuştuk. Allah'a şükür 463 bin hektar gerçekleşti. 2009'da orman teşkilatımızın kuruluşunun 170. yılıydı, o yılın şerefine arkadaşlar özellikle söz verdiler. 500 bin hektar sınırını aşacağız diye. Yani 5 milyon dekar eder. 2009'un sonuna baktığımız zaman 501 bin hektarlık alanda ağaçlandırma yapıldı, bozuk orman alanı ıslah edildi. 2010 yılında 483 bin hektarlık alanda yapıldı. Bu yıl da 480-485 bin hektar civarında yıl sonuna kadar gerçekleşecek. Topladığımız zaman yaklaşık 1 milyon 9 bin hektarlık alanda ağaçlandırma yapmış oluyoruz. 2012 yılının sonuna kadar 2,3 milyon hektarlık bir ağaçlandırma ve bozuk orman ıslahı yapalım diye hedef koymuştuk. Bu aşılacak. 2,4 milyon hektarı yani 24 milyon dekarı aşacak. Bu gerçekten mutluluk verici bir husus. 2012 yılı sonuna kadar hedefimiz var ama 2012 yılı sonu itibariyle yeni hedefler belirleyeceğiz. Bunlar özellikle sadece ağaçlandırma olmayacak. Yol ağaçlandırması, okul bahçeleri, hastanele avluları, mezarlıklar ve mabetlerin avluları da olacak. Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladık. Okul Bahçeleri Hayat Olsun adıyla. O da çok hızlı şekilde yürüyecek. Şimdi aynı şekilde Sağlık Bakanımızla konuştuk. Onunla da bir protokol imzalayacağız. Bütün hastane bahçeleri, avluları şifa olsun diye. Ağaçlandırma çalışmaları dolu dizgin devam edecek. Ayrıca bal ormanlarını sertifikalı hale getireceğiz. Ceviz, badem, defne ile odun dışı ürünler gibi eylem planlarımız var. Her birinin eylem planlarını 2012 yılında hazırlıyoruz. Büyük hedeflerimiz var. Bunları, vatandaşa gelir getirici, kaynak sağlayıcı çalışmalar olarak düşünüyoruz. Bu projeler bitince geliri doğrudan merkezi yönetim bütçesine girmiyor. Vatandaşın cebine giriyor. Mesela, bir yeri modern sulama yöntemi ile suladığımız zaman dekar başına neredeyse 200-300 TL bir gelir artışı oluyor. Bu vatandaşın cebine giriyor. Bunlar çok önemli. O bakımdan inşallah bunlara devam edeceğiz.

-Yeni anayasa ekolojik olacak-

Soru: Doğal hayatın korunması ve devamlılığının sağlanması kapsamında yeni anayasa çalışmalarına ne tür katkılarda bulunmak istiyorsunuz?

Bakan Eroğlu: Arkadaşlarımız, hükümetimiz hazırlıklarını yapıyor. Dünya ormancılığı ne durumda, bizim durumumuz nedir, bunu ele alacağız. Bu konuda bir çalışma yapılıyor. Biyolojik çeşitliliğin devamı, korunması, korunan alanların miktarlarının artırılması, ormanların korunması konusunda yeni anayasa temel hükümler koyacağız elbette. Ama şunu da unutmayacağız. Koruma kullanma dengesini de gözeteceğiz. Hem koruyacağız hem de milletimizin istifade etmesi imkanlarını arayacağız. Çünkü millet istifade ederse koruyor. İstifade etmezse kesiyor, tahrip ediyor. Dolayısıyla ağaç dikerken çam dikmektense gelir getirsin diye fıstık çamı, ceviz, badem dikeceğiz. Böylece hem ormanlık fonksiyonunu yerine getirecek hem de gelir temin edecek. Bunun gibi politikamız olacak. Hem tam demokratik hem ekolojik bir anayasa olacak.

-12.12.2012'de 112 dev tesis açılacak-

Soru: Bakanlık olarak 2012'den beklentileriniz, hedefleriniz neler?

Bakan Eroğlu: Her yıl mutlaka bir hedef koyuyoruz. Çünkü hedefi olmayan kurumlar ayakta kalamaz. Gelişmenin temel unsuru da rekabettir. Hedef koymak, kararlılık ve rekabettir. Dolayısıyla DSİ'den Orman Genel Müdürlüğüne kadar, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden Doğa Koruma ve Milli Parklara kadar, Su Yönetiminden Çölleşme ve Erozyonla Mücadeleye kadar tüm genel müdürlükler ve bakanlığın bütün birimleri 2012 yılında kendilerine büyük hedefler koydu. İnşallah ocak ayının başında 2011 yılında yaptıklarımızı ve 2012 yılı hedeflerini vatandaşlarımıza deklare edeceğiz. Çünkü deklare etmezsek olmuyor. Neticede açıklanmayan hususun gerçekleşmesi riske giriyor. Siz inat edince o hedefi tutturmak için mecburen gece gündüz çalışıyorsunuz. Bizim de böyle bir düşüncemiz var. 2012 yılında bizim hedeflerimiz en azından başbakanımız için 112 tane büyük tesisi yani 10 milyon TL'den büyük 112 tesisin açılışını 12 Aralık 2012 saat 12.12'de hazır edelim diye böyle bir talimatı verdik. Bunun dışında küçük tesisleri de yapıp hizmete sokacağız. Kent ormanları sayısını artıracağız. Şu anda 102 kent ormanı kurduk ama yeterli değil. Nüfusu 50 binden büyük ilçelerimize ve eksik kalan illerimize kent ormanları kuracağız. Çünkü vatandaşın çoluğuyla çocuğuyla gideceği, nefes alacağı, bol oksijenli koşacağı, eğleneceği alanları üretmemiz gerekir. Mesirelik alan sayısını artıracağız. Meteorolojideki tahminler önemli. DSİ de içme suyu yatırımlarına, barajlara, göletlere, hidroelektrik santrallerine hız verecek. 2012 yılının çok verimli geçeceğine inancım tam. Yeni yapılanma sürecinde kurumlar ayrıca daha kuvvetli hale geldi. DSİ çok daha kuvvetli ve atak bir kurum haline geldi. Orman Genel Müdürlüğü akla hayale gelmeyecek şekilde güçlü bir kurum haline geldi. Mühim olan önünü açmaktır, takoz koymak değil. Biz kurumlarımızın önünü açtık, yürüyün yürüyebildiğiniz kadar diyoruz. Yola devam diyoruz.

Soru: Bugüne kadar biz sizi bürokrat, siyasetçi ve son olarak da bakan kimliğinizle tanıyoruz. Fakat bunlar dışında Veysel Eroğlu kimdir? Özel hayatında neler yapar? Boş vakitlerini nasıl değerlendirir? Hobileri nelerdir?

Bakan Eroğlu: Ben özellikle ebru sanatını severim. Suyla ilgili olduğu için herhalde. Ayrıca hat sanatıyla az çok ilgileniyorum. Yüzme sporunu severim. Teknolojiyi severim ve yakından takip ederim. Bütün kurumlarda çok hızlı bir şekilde teknoloji getirdim. Bütün bakanlıklar arasında teknolojide en ileri bakanlık bizim bakanlığımızdır. Bunu gururla ifade ediyorum. Bosna'da yangına giden uçağın hızını dahi kaç kilometre hızla gittiğini, kaç dakikada gittiğini odamdan görecek teknolojiye sahibiz. Kolay bir şey değil. Bilgisayarla çok uğraşırım. Takipçi bir özelliğim vardır. Bir şeyi asla unutmam, takip ederim. Dakiklik benim en önemli karakterimdir. Türkiye'de maalesef vakti israf etmek gibi bir anlayış var. Halbuki zaman çok kıymetlidir. Zamanı en iyi kullanan yöneticiler, iyi yöneticilerdir. Problemlerin üzerine giderim, problemlerin altında ezilmem, en zor probleme bodoslama dalarım. Onu çözmek, onunla mücadele etmek azmiyle girerim. Allah'a şükür çözemediğimiz problem de olmadı şimdiye kadar. Çocukları çok severim, nerede bir çocuk görsem duygulanırım. Mesela, en son Van ziyaretimizde çocuklar etrafımı sardı, kucaklaştık. 'Veysel amca biz okumak istiyoruz' dediler. Yıldırım hızıyla organize ettik. En az bin öğrenciyi Kütahya, Afyon, Çankırı, Çorum gibi yerlerde YİBO'lara, okullara ve yatılı okullara yerleştirdim. Hatta geçen gün valimiz bir tanesini hemen bana bağladı. Nasılsın diye konuştuk Van'da tanıştığımız kızcağızla, yavrumuzla. Çok mutlu olduklarını söylediler. Bunlar gerçekten büyük mutluluk kaynağı. Sanat çok önemli, çok önem veririm. Bir de gece birde falan hep arkadaşlara böyle güzel birtakım sunumlar dağıtırım. Bizim bir mail grubumuz var. Dünyanın her tarafından gelir. Eğitici öğretici şeyler. Bazen insanların kafası salim olsun diye fıkralar da yollarız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber