Hemşirelerin döner sermaye isyanı...

Haber Giriş : 03 Haziran 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

DÖNER SERMAYE İSYANI
Döner sermaye konusu sağlık çalışanları arasında başlıbaşına bir sorun. Elbet iyi niyetle düşünülmüş, ama uygulamada sağlık çalışanlarını bölmüş, adeta yer yer birbirine düşüren durumlar ortaya çıkarmış. Özellikle hemşirelerin mağduriyetine neden olmuş. Diyarbakır'ın Mardinkapı Sağlık Ocağı'nda hemşirelerin "bağrı yanık" biçimde ortaya attığı ve çeşitli boyutlarıyla vurguladıkları bu sorun, İstanbul'da farklı biçimlerde yaşanıyor ve eleştirilere yol açıyor.

Diyarbakır'ın Mardinkapı Sağlık Ocağı'nda aynı zamanda sendika temsilcisi de olan hemşire Ayşe Avcıkaya konuyu ortaya attığında arkadaşları da kendisine destek verdiler, birbiri ardına içlerini döktüler.

Biri, "Döner sermaye olayı çıkmadan önce hastanelerin albenisi yoktu, doktorlar ve hemşireler hastanede çalışmaya pek rağbet etmiyordu" dedi.

Bir başkası, "Şimdi bir torpilini bulup kendini hastaneye atabilen nerdeyse ikinci bir maaş alıyor" diye ekledi.

"Peki, sizler döner sermayeden pay almıyor musunuz?" diye sorduk.

Nilgün Börühan Hemşire yanıtladı:

"Alıyoruz, ama çok az. Üç ayda aldığımız 88 milyon. Çok komik bir rakam. Hastanede çalışan bir hemşire, maaşından ayrı, ayda 570 milyon dolayında döner sermaye payı alıyor."


AYRIMCILIK OLUYOR
Hemşirelerin hemen tümü, döner sermaye sisteminin, daha doğrusu uygulama şeklinin adaletsiz olduğu ve hem doktorlarla hemşireler arasında, hem de her iki grubun kendi aralarında ayrımcılık yarattığını söylüyor.

On dokuz yıllık hemşire Emine Aydeniz de görüşünü şöyle açıklıyor ve bir de öneride bulunuyor:"Döner sermayenin çok olduğu yerlerde doktor ve hemşire yığılması oluyor. Başka yerlerde de personel açığı ortaya çıkıyor. Sağlık ocağında çalışan hemşire de hastanede çalışıp aynı parayı almak ister.
Bunda kimsenin suçu yok. Aslında bu bir rotasyon halinde uygulansa ya da branşlaşmaya gidilip herkes kendi alanında çalıştırılsa bence çok daha faydalı olacak."
Ebru Dede, öğrenciliğindeki gözleminden hareketle şöyle diyor:
"O zaman döner sermaye yoktu, sağlık ocakları personeli kalabalıktı. Herkes sağlık ocaklarının iş yükü az diye orada çalışmak istiyordu. Ne zaman ki, döner sermaye çıktı, sağlık ocakları boşaldı. Şimdi hastanelere doktor ve hemşire akını var. Niye? Para için."

"PERFORMANS SİSTEMİ ÇOK KÖTÜ OLDU
Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde de benzer söylemlerle karşılaşıyoruz. Yirmi bir yıllık hemşire Nezahat İlik, özlük haklarının düzeltilmesi gereği üzerinde duruyor:
"Dört yılı bitiren bir hemşire, göstergelerde, maaşta emsalleriyle eşit duruma gelemiyor. Dört yıllık üniversiteyi bitirdiğimiz halde, 4 yıl okuyan bir öğretmenin sahip olduğu haklara biz sahip değiliz."

Tülay Özgezer:"Döner sermayenin paylaşımında büyük haksızlığa uğradık" diyor. "Durumu düzelteceğiz dediler, performans yasasından sonra bizim durumumuz daha kötü oldu. Ben eskiden aldığım döner sermaye parasının yarısını alıyorum şimdi. Hemşirelere performans yok.
Bizim hemşirelik işlevlerimizle ilgili, hasta bakımıyla ilgili yaptığımız hiçbir işlem puanlamaya girmiyor. Tansiyon ölçmek, enjeksiyon; bunların hiçbirinden puan alamıyoruz; alamadığımız için de döner sermayeden pay alamıyoruz. Doktor yaptığı her pansumandan puan alırken, biz yaptığımızda hiçbir şey almıyoruz."

Nezahat Hemşire ekliyor:"Enjeksiyonu biz yapıyoruz, doktora puan gidiyor. Temizlik yapan personelin bir üstünde yer alıyoruz.

Tülay Hemşire noktayı koyuyor:"Bu sistem bizi böldü."

SİSTEM ISLAHA MUHTAÇ
Döner sermayeden dağıtılan paylar, 2004 başından bu yana performans esasına göre hesaplanıyor. Bir sürü faktörün dikkate alındığı bu karmaşık hesaplama, ilgili birimi çok uğraştırıyor. Ayrıca Bağ-Kur'dan alınan paraların geç tahsil edilmesi nedeniyle de personele ödemeler 2-3 ay gecikiyor.

Haydarpaşa Numune'den 15 yıllık hemşire Bergüzar Alkan, bu yüzden sabit bir bütçe yapamadıklarını söylüyor.

Döner sermaye sisteminin ıslah edilmesi gerekiyor. Haydarpaşa Numune Hastanesi Başhekimi Dr. Suphi Acar bu konuda şunları söylüyor:"Hastanemizde Döner Sermaye Komisyonu var. Komisyon'un bir kısmı baştabip tarafından belirleniyor, ama büyük bölümü de seçimle geliyor. Hemşireler kendi temsilcisini gönderiyor, diğer sağlık personeli kendi temsilcisini gönderiyor, idari personel öyle."

Başhekim Dr. Acar hemşireler için katsayının yükseltilmesi yolunda Komisyon'a öneri verildiğini, muhtemelen bir ay içinde bir iyileştirme yapılacağını sözlerine ekliyor.

DOKTORA ASLAN PAYI
Hemşireler doktor sayısının hemşireden fazla oluşunu da bir "terslik" olarak görüyor.

Nezahat İlik, Bergüzar Alkan, Tülay Özgezer'in sözlerinden bir demet:"Her yerde doktor sayısı hemşireden daha fazla. Oysa tersi olması gerek. Çünkü hasta bakımı yapan biziz. Döner sermayeden alınan payda az olan tarafın payının az olması lazım. Tam tersi parayı öyle ayarlamışlar ki, önce hakimlere bölünüyor, kalandan bir parça da bize bölünüyor. Uzman bir doktorun aldığı para 3,5-4 milyarı bulurken yıllarını vermiş hemşireninki 169 milyonda kalıyor. Puanlama sisteminde büyük adaletsizlik var. Biz doktorlarla yan yana çalışan insanlarız. Doktorları en üste oturturken bizleri en alttan bir üste koymuş."

Döner sermaye konusunda Mardinkapı (Diyarbakır) Sağlık Ocağı'nın sendika işyeri temsilcisi Ayşe Avcıkaya'nın radikal çözüm önerisiyle noktayı koyalım:
"Ben akıl ve mantık yoluyla döner sermaye olayına karşıyım. Çünkü devlet kendi kendini soyuyor. Çünkü neden? Bağ-Kur'dan yani halktan alıyor yine Bağ-Kur hastasına veriyor, onu alıp yine ona veriyor. Bunun yerine ücretsiz sağlık hizmeti verilmeli ve maaşlar iyileştirilmeli öyle olursa kimse ille de hastanede çalışmak istemez, her yerde iştir, biz her yerde çalışırız. Yeter ki, o döner sermaye olayı kalksın"

"ÖRGÜTSÜZLÜKTEN HERKES BOYNUNU BÜKÜYOR"
Haydarpaşa Numune Hastanesi Göz Servisi'nin sorumlu hemşiresi Selma Timuçin personel yetersizliği ve buna bağlı olarak hasta yoğunluğu üzerinde duruyor.
"Bizim 29 yatağımız var. Salı, çarşamba, perşembe, cuma ameliyat günümüz. Bu günlerin her birinde 27-28 ameliyatımız var. Hafta sonunda en az 100 hastaya ameliyat yapmış oluyoruz. Ayrıca, ayakta yapılan ufak operasyonlar var. Servisimizdeki 5 hemşire bu yoğunluğa yetmiyor.

Aynı servisten Fatma Ayvaz ile Zeynep Erbil ile farklı konuları dile getiriyor:"Beni en çok rahatsız eden husus, eğitim birliğimizin olmayışı" diyor Fatma Ayvaz. "Lise mezunu olarak düşünülür, daha sonra lisans olarak 2 yıl okunulur. Ayrıca 4 yıl okunulur. Biz hepsinin eşit şartlarda eğitim görmesini istiyoruz. Hepimiz, öğretmenler gibi, üniversite mezunu olmalıyız. Ayrıca, uzmanlaşmalıyız, herkes kendi alanında branşlaşmalı."

Zeynep Erbil'e örgütlenme konusunu soruyoruz.

"Örgütlü değiliz, diyor. Aslında haklarımızın savunulması açısından örgütlenmede yarar görüyorum. Çünkü bizim hiçbir şekilde hakkımız yok. Haksızlığa uğradığımızda kendimizi savunsak bile hiçbir şey elde edemiyoruz.
Birçok arkadaşım aslında hakkını bile bilmiyor. Belki bir eksiğimiz bu; eğitim eksikliğimiz var. Bir şey oluyor, herkes bir şey söylüyor, ama sonuçta herkes boynunu büküyor. Belki örgütlü olsak, haklarımızı elde etmek için savaşabiliriz." Fatma Ayvaz, Türkiye Hemşireler Birliği'nin bu konuda uğraş verdiğini sandığını, ama olumlu bir sonuç görülmediğini söylüyor. Her ikisi de sendikanın etkin olmadığını belirtiyor. Ne sendikanın onlarla ne de onların sendikayla bir ilişkisi olduğu anlaşılıyor.
Örgütlülük konusunda "iyimser" bir ekleme yapalım. Diyarbakır'da sağlık ocağında konuştuğumuz 6 hemşireden dördü sendika üyesiydi.


VAKIFLAR KAPATILINCA HEMŞİRELER İŞSİZ KALDI
Avrupa Birliği normları gereğince kamu kuruluşlarının vakıf ve derneklerden bağış almalarının ve benzer ilişkilerinin yasaklanması sağlık kurumlarını olumsuz etkiledi. Son sözü baştan söyleyelim: Avrupa'da kamu kuruluşları vakıf ve derneklerden yardım görmüyor, ama oralarda bu kurum ve kuruluşların tüm ihtiyacı devletçe karşılanıyor. Ya da bu hizmetler, özel sektör tarafından görülüyor.

Bizde ise, devlet, kamunun ihtiyacını yeterince karşılayamadığı için, vakıflar ve dernekler eliyle gelen destekler sayesinde eksikler tamamlanarak hizmetler yürütülüyordu. Şimdi bu destek-yardım bağı kesildi. Yani devlet ne veriyor ne de başkasından aldırıyor; halk deyişiyle hem kel hem fodul misali.

Vakıf ve derneklerin ilişkisi kesilince sağlık kuruluşlarının sıkıntıları artıyor.

Eleman sıkıntısı konusunda Haydarpaşa Numune Hastanesi'nden bir örnek verelim. Konumuz hemşireler olduğuna göre, hastanenin Başhekimi Dr. Suphi Acar'a hemşire kadrosunun durumunu soruyoruz. Tablo şu:Hastanenin 450 kişilik hemşire kadrosu var. Ama devletten maaş alan hemşire sayısı 250. Açığı kapamak için ayrıca, hastane vakfının ücretlerini ödediği diplomalı 163 hemşire çalıştırılıyordu. Vakıf kapanınca bu 163 hemşirenin işine son verildi ve hemşire sayısı böylece 250'ye indi.
Bu 250 hemşire 763 yataklı hastanede insanüstü bir gayretle hizmet veriyor. Ayrıca 35 polikliniğe ortalama 3 bin hastanın gelip gittiği hesaplanırsa 250 hemşirenin her gün 4 bine yakın hastayla muhatap olduğu anlaşılır. Hemşirelerin bir kısmının işlerde çalıştığı dikkate alındığında bir hemşirenin doğrudan hastayla karşılaşma yoğunluğu daha da artıyor.

Başhekim Dr. Suphi Acar, vakıf hesabına çalışan hemşirelerin bir dezavantajı olduğunu belirtiyor:"Biz kendi hemşirelerimize döner sermayeden pay verebildiğimiz halde, vakıftan çalışanlara pay veremiyorduk. Yani, aynı işi yapanlar farklı ücret alıyordu. Böyle bir sıkıntı vardı."

"Şimdi o sıkıntı kalktı?"

"Sıkıntı kalktı, ama hemşireler de gitti."

Böylece hemşire sıkıntısı arttı, açık büyüdü.

Bir anımsatma da Küçükçekmece SSK Dispanseri'nden: Donanımsızlık yüzünden 4 servisi hizmet veremeyen dispanserin vakfının 17 milyar lirası, vakıflar kapatılınca hazineye devredilmişti.

Posta

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber