Koronavirüs'le mücadelenin psikolojik boyutunu Prof. Dr. Cem Şafak Çukur ile konuştuk

Koronavirüs'le mücadelede uzun bir süredir sadece enfeksiyon uzmanlarının görüşleri medyada yer alıyor. Memurlar.net olarak bu önemli olayda, yaşananların sosyal psikolojik boyutunu Prof. Dr. Cem Şafak Çukur ile konuştuk

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 30 Mart 2020 09:00, Son Güncelleme : 30 Mart 2020 01:45
Koronavirüs'le mücadelenin psikolojik boyutunu Prof. Dr. Cem Şafak Çukur ile konuştuk

Koronavirüs'le mücadelede uzun bir süredir sadece enfeksiyon uzmanlarının görüşleri medyada yer alıyor. Memurlar.net olarak bu önemli olayda, yaşananların sosyal psikolojik boyutunu Prof. Dr. Cem Şafak Çukur ile konuştuk

Cem Şafak Çukur, memurlar.net'e yaptığı değerlendirmede mücadelede artık ikinci evreye geçilmesi gerektiğini, Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu üyelerinin çok başarılı çalışmalar yürüttüklerini ama yeni dönemde hastanelerin koordine edilmesi, ilaç çalışması gibi alanlara yoğunlaşmaları gerektiğine dikkat çekti.

İşte Prof. Dr. Cem Şafak Çukur'un görüşleri

1. Koronavirüs (Covid-19) ile mücadele toplumsal olarak herkese farklı sorumluluklar düşüyor. Tabi ki oldukça yeni, ciddi ve bilinmezlikler ile dolu tarihi bir dönem yaşıyoruz. Ancak eski alışkanlıklarımızı, yanlılıklarımızı, siyasi kutuplaşmaları ve kültürel alışkanlıklarımızı birden bırakarak yeni duruma uyum sağlamak zaman alacak. Mücadelede toplumsal iş birliğini koordineli bir şekilde sürdürülmez ise başarı şansı oldukça düşer ve bundan hepimiz zarar görürüz. Bu bağlamda tıp alanı gibi psikoloji gibi sosyal bilimlerdeki bilgi birikimi bu mücadelede önemli katkı sunabilir.

Vaka sayılarının açıklanma zamanından daha önemlisi vakalar veya Covid-19 ile ilgili verilmesi gereken bilgi ve mesajların nasıl çerçevelendirildiği. Bilgi ve mesajlar oldukça farklılıklar sergileyen geniş gruplara verilirken mesajın karşı taraflarca nasıl algılanacağını aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Şimdiye kadar Sağlık Bakanı ve ilgili kurulların performansı genellikle başarılı görülüyor. Bu konuda özellikle devlete duyulan güven oldukça önemli. Güven yitimi öne çıkarsa toplumda kaygı ve uymama davranışları artar. Bu bizim ülkemiz için oldukça önemli çünkü biz genellikle taraf olmadığımız siyasi erklere veya devletin kurumlarına olan güven konusunda iyi bir sicile sahip değiliz. Bu konuda birçok uzmanın belirtiği gibi bu mücadele dinamik bir süreç.

- Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu artık hastanelerin koordine edilmesi, ilaç çalışması gibi çalışmalara yoğunlaşmalı

İlk zamanlarda vaka sayısı ve ilgili bilgiler Sağlık Bakanı tarafından yapılması bu konuda güven oluşturmakta önemli bir etkendi. Ancak bu konudaki verilerin artık resmi web siteleri veya basın bültenleri aracılığı ile sunulması daha etkili olur. Sağlık Bakanı veya bilim kurulu daha çok bu konuda yapılan çalışma (hastanelerin koordinesi, ilaç çalışmaları, vb.) ve önlemleri öne çıkaran basın açıklamaları veya medya toplantılarına ağırlık vermelidir. Her gün olmasa da dönem dönem açıklanan istatistikler konusunda genel yorumlar öne çıkmalıdır.

- Konunun önemi anlaşıldı, insanlara gereğinden fazla bilgi yüklenilmemeli

Bence konunun ciddiyeti ve yaygınlığı konusunda toplumda bir doyma noktasına ulaşıldı. Bu konuda yapılan öncül çalışmalar daha şüpheli yaklaşanların bile alınan tedbirleri desteklediklerini gösteriyor. Bu konuda insanlara gereğinden fazla bilgi yüklerseniz insanlar tekrarlayan yoğun bilgiden kaçarak daha kestirme ve riskli kararlar almaya başlar. İnsanların bilgisayar gibi bilgi işleyen rasyonel varlıklar olmadığını sık sık hatırlamamız gerekir.

2. Günlük vaka sayısının detaylı bir şekilde resmi kurumlar aracılığı ile sunulması oldukça yararlı. Bu farklı, kontrolsüz ve çoğu zaman yanıltıcı ve kasıtlı bilgi akımının önüne geçer. Ancak tüm dikkatimizi bu istatistiklere veya koronavirüs ile mücadelenin merkezine oturması oldukça sorunlu. Bu bağlamda unutmamamız gereken temel ilke bu istatistikler özellikle bu alanda uzman kişiler tarafından yorumlanması ve bu olasılıklara dayanarak alınacak tedbirlerin belirlenmesinde oldukça önemli. Ancak bu konuda uzman olmayan kişilerin istatistikler üzerinden "bilimsel" ahkam kesmesi sorunlu. Ne yazık ki genel toplumda olduğu gibi birçok uzman veya her konuda uzman görünen bilim insanları arasında da istatiksel yorumlar konusunda çok fazla eksik var. Özellikle elimizdeki vakalar ve vakalar ile ilgili örnekleme hatası veya "yanlılıkları", evrenin özellikleri, örneklemden genellerken hata payları, olası ölçüm hataları, diğer hastalıklarda olduğu gibi zaman unsuru gibi birçok faktör yorum yaparken göz önüne alınmıyor. Bu tür yorumlar hem yeni çelişkiler çıkararak güven duygusunu azaltıyor hem de aşırı umut veya umutsuzluk duygularını ortaya çıkartarak belirsizliği artırıyor. Unutmamamız geren temel bilgi bu vakaların testler sonucunda ortaya çıkan örneklemlere dayanması. Kimlere, hangi ölçütlere göre, hangi araçlar ile ve test sıklığına göre örneklem yapıları çok farklı olabilir. Bu sınırlılıklar vaka bilgileri sunulurken toplumla her seferinde paylaşılmalı. Özellikle ölüm oranları ve daha ileri giderek ölüm oranlarının ülkeler arasında karşılaştırılması oldukça yanlı. Elma ve armudun karşılaştırılması gibi. Çok zorlarsak net ölüm sayıları ve bu sayının nüfusa oranı belki bir anlam içerebilir. Daha da önemlisi hastane yoğun bakımındaki durum belki bu konudaki en önemli veri. Ayrıca şu anda vaka sayısının fazla olması olumsuz algılanırken, ilerleyen zamanlarda vaka sayısı ve özellikle vaka sayısı ile ilişkili olan bu süreci bağışıklık kazanarak atlatanların sayısı olumlu bir veri olabilir. Bu konu ile ilişkili bir konu ise bu veriler üzerine yapılan matematiksel simülasyonlar (senaryolar). Bu tür simülasyonlar bu konuda tedbir alacak resmi kurumlar ve bilim kurulu için önemli. Ancak bilimsel felsefe ve yöntem konusunda iç-görü sahibi olmayan bazı uzmanlar bilimsellik adı altında dogmatik açıklamalar da bulunuyor. Daha sonra da panik olmayın diye güzellemelerde bulunuyor. Bu simülasyonlar önceden bahsedilen verilere ve bazı varsayımlar üzerine kuruluyor. Bunların kamuoyu ile mutlak gerçekler gibi sunulması sakıncalı.

- Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu üyelerinin açıklamaları başarlı

3. İlk etapta Sağlık Bakanının ve yetkiler konusunda yaptığım gibi bilim kurulu üyelerinin medyada yaptığı açıklamalar ve tutumları genellikle başarılı. Aldıkları sorumluklar çerçevesinde genellikle sorumlu tavır ve davranışlar sergilediklerini düşünüyorum.

- Bilim Kurulu üyeleri artık daha fazla alanda, sahada görülmeli. Sağlık çalışanları ile iletişimleri daha fazla olmalı

Benzer açıklamaların daha bağımsız görünen bilim insanları tarafından farklı platformlarda paylaşılması güveni artırır. Ancak bu konuda da artık ikinci evreye geçmemiz gerekiyor. Daha çok süreç öne çıkmalı. Bilim kurulu üyelerini daha fazla alanda görmemiz gerekir. Sağlık çalışanları ile olan iletişimleri daha fazla olmalı.

Unutmamamız gereken temel bir olgu zamanla bu üyelerde de sahne ışığı etkisi artıkça bazı narsistik eğilimler ortaya çıkabilir. Bunun bazı ufak örnekleri görünmeye başladı desem abartmamış olurum. Bu konuda artık ikinci evreye geçmemiz gerekiyor. Gereğinden fazla medyada yer almak ister istemez diğer önemli görevlerine yeterli zaman ayırıp ayrılmadığı konusunda şüpheleri artırıyor. Bu konuda özellikle ön plana çıkması gereken husus görsel medyanın klasik sunum formatının bu konuda farklılaşmalı.

Medyada genellikle bir konu üzerine tartışırken farklı uzmanlık ve görüşleri temsilen kişileri bir araya getiriyor. Bu format belki diğer konularda başarılı sonuçlar verebilir ancak ciddi sağlık konusu olan korona virüs konusunda genel kitlede "abartılmış" ve "sahte" tartışma ortamı yaratıp mesajların anlaşılmasını ve belirsizliği artırıyor. Daha tematik az sayıda uzmanı içeren programlar daha etkili olabilir. Ayrıca bilim insanların daha az teknik konulara odaklanarak tutarlı bir şekilde iletişimler yapmalı. Bu bağlamda daha detaylı bilgi isteyenler için metinler hazırlanarak web sayfalarında paylaşılabilir.

4. Psikolojinin temel bulgulardan bir tanesi uyarılmışlık/kaygı düzeyinin belirli oranının işlevsel olmasıdır. İnsanlar kaygılanmaz ise sosyal mesafe ve hijyen kurallarına tam olarak uymalarını bekleyemeyiz. Hayat tarzlarımızda da köklü değişikler oluyor (yeni durum) ve ortada belirsizlik mevcut iken kaygı ve endişe olması normal. Ancak bu kaygının sürekli hale gelmesi veya dozunun artması hem fiziksel hem psikolojik sağlığımız üzerinde riskler barındırabilir. Ancak insanların genellikle atladığı konu bireylerin biyolojik bağışıklık sistemi olduğu gibi psikolojik bağışıklık sistemlerinin de olduğudur. Geçmişte yaşadığımız birçok olumsuz durum (işini kaybetmek, sevdiğinden ayrılmak) veya travma benzeri (kazalar, ölümler, vb.) olayları hatırlayalım. Bu tür olaylar ile ilk karşılaştığımızda bu olayların hiç geçmeyeceği gibi düşünce veya duygular yaşarız ama çoğumuz bu olumsuzlukları beklentilerimiz ötesinde hızlı bir şekilde atlatırız. Bu konuda ne yazık ki tıp alanında olduğu gibi elimizde hiçbiri veri olmadan bazı psikoloji uzmanları da aşırı genellemeler ve temelsiz öngörüler ortaya koyuyorlar. Buna benzer bir yanlılık ise sosyal psikologların sıklıkla çalıştığı "geri-görüş" yanlılığı (baştan beridir biliyorum veya "ben demiştim") yanlılığı. Bir olay bittikten veya ortaya çıktıktan sonra bu olayın öncesi durumları şimdiki durum çerçevesinde tekrar yapılandırmak. Örneğin, tanıdığımız bir çiftin boşanma haberi aldığımızda, kolayca boşanacakları belliydi gibi (işte tartışıyorlardı, sorunları vardı gibi geçmişi yapılandırıyoruz) net ve kolay yorumlar yapıyoruz. Ancak unuttuğumuz konu benzer durumda olan birçok çift boşanmıyor. Bu tür yorumları ne yazık ki koronavirüs konusunda da duyuyoruz. İşte böyle olacağı belliydi, gerekli önlemler zamanında alınmadı, doğa bizi cezalandırıyor, vb. Ancak bildiğimiz tüm dünyanın bu virüse hazırlığı olmadığı gerçeği. Bu basit bir yanlılık değil. Bu tür cümleler tekrarlandıkça insanların suçluluk, öfke ve umutsuzluk gibi duyguları yaşama olasılığı artıyor. Sorunun çözümünden daha çok sorunun ortaya çıkardığı duyguları düzenlemek için enerjimizi harcıyoruz.

- Topluma verilen mesajlar daha toplulukçu olmalı

Bu konuda sorunlu görünen bir alan ise sokağa çıkma kuralına uymayanların magazinsel tarzda fazlaca öne çıkartılması. Bu tür haberler belki iyi niyetli olabilir ancak kurallara uyan kişilerde bu tür haberler umutsuzluk ve öfke yaratabilir. Daha da önemlisi azınlık çoğunluk gibi algılanıp bu konuda her gün olumlu yönde giden norm gelişimini bozabilir. Benzer bir durumda son dönemlerde bazı kişilerin izinsiz bir şekilde test kitlerine ulaştığı gibi bazı kişilere pozitif ayrımcılık uygulandığı şeklindeki haberler. Bu tür olaylar ağırlıklı bir şekilde güncel siyasi tartışmalar çerçevesinde tartışılıyor olsa da toplumdaki iş birliği konusunda ciddi bariyerler oluşturuyor. Ayrıca topluma verilen mesajlarda ağırlık bireysel tehdit boyutunu veya ikincil olarak aileyi ön plana çıkartıyor. Bu tür mesajlar bazı kişilerde etkili olurken, bu tür mesajların daha toplulukçu (diğerleri, mahallem, ülkem, vb.) ve ahlaki mesajlar ile de desteklenmeli. Bu çerçeve de özellikle sosyal destek ve yardım davranışların ön plana çıkartılması önemli. Özellikle yoksul ve engelleri olanlara destek oldukça önemli. Sosyal destek olası olumsuzlukların engellenmesi için en önemli bariyer. Unutulmaması gereken yardım etmek yardım edilen kişiden daha çok, özellikle psikolojik açıdan, yardım eden kişiye önemli destek veriyor.

29.03.2020
Prof. Dr. Cem Şafak Çukur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Psikoloji Bölümü

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber