Paralel de terör de dini kullanıyor

Başka amaçlar için dinin kullanılması, İslamiyet'e en büyük hakarettir ve halk düşmanlığıdır' diyen Bakan Yılmaz'dan özel açıklamalar: Terör örgütleri ve paralel yapılanmalar da, toplumun hassasiyetinden faydalanıp dini kullanıyorlar.

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 10 Ocak 2015 07:58, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Paralel de terör de dini kullanıyor

Miray ÇİMEN

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye'de ve İslam dünyasında son derece hassas ve önemli olan dini değerlerin, ülkeleri kontrol etmek isteyen aynı üst akıl tarafından kullanıldığını, bunun sonucunda da İslam'a gölge düşürülerek, İslamofobi'nin yükseltildiğini söyledi.

Terör örgütleri ve paralel yapılanmaların din üzerinden maşa olarak kullanıldığı girişimlerin, İslamiyet'e en büyük hakaret ve halk düşmanlığı olduğunu belirten Bakan Yılmaz, "Türkiye'deki paralel yapılanma, farklı bir versiyonla yıllarca dini kullandı. Fransa'da yaşanan son saldırı, dinin terör amaçlı kullanılmasının son örneğidir. El-Kaide ve IŞİD de, dini kullanarak yıllarca terör eylemleri gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeyi sürdürüyor. Sözde din adına yapılan bu saldırılar, aslında İslamiyet'e karşı hareketlerdir" dedi. Dini kullanan üst akıl merkezinin, uygun zemini yakaladığında etnik kimlikleri de kullandığını ifade eden Yılmaz, "Gezi hadiseleri, paralel yapının girişimleri, 6-8 Ekim olayları da, bu büyük resmin parçalarıdır. Asıl amaçları ise Türkiye'de siyasi istikrarı ortadan kaldırmaktır" diye konuştu. AKŞAM Gazetesi'nin Ankara bürosunu ziyaret eden Kalkınma Bakanı Yılmaz, açıklamaları şöyle:

DÖRT BÖLGEYE POZİTİF AYRIMCILIK

Hükümet olarak, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu'yu kalkındırmak için özel çaba sarf ediyoruz. GAP, DAP, KOP ve DOKAP projelerini de bu kapsamda hayata geçirdik. Kamu olarak bu bölgelere pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Özel sektör için teşvik tedbirleri aldık ve almaya devam edeceğiz.

HUZUR ORTAMINI BOZMAK İSTEDİLER

6 - 8 Ekim hadiseleri, bölgede olumsuz bir etkilenmeye sebep oldu. Kobani bahanesiyle sokakların terörize edilmesi, bölgedeki yatırımlarda ve özellikle Batman, Diyarbakır gibi illerde negatif anlamda ciddi bir etkilenmeye yol açtı. Yeni yeni tekrar toparlamaya çalışıyoruz. Saldırıların asıl amacı, bölgedeki huzur ortamını bozmaktır.

AYNI ÜST AKIL DEVREDE

Bütün bu saldırıların, aynı üst akıl merkezinden yönetildiğini düşünüyorum. Bu merkez, uygun zemini yakaladığında dini veya etnik kimlikleri kullanarak ülkeleri karıştırabiliyor. Gezi hadiseleri, paralel yapının girişimleri, 6-8 Ekim olayları da, bu büyük resmin parçalarıdır. Asıl amaçları ise Türkiye'de siyasi istikrarı ortadan kaldırmaktır. Çünkü bir takım çevreler Türkiye'nin içeride ve dışarıda büyümesinden, giderek içindeki sorunları çözme iradesinden, etkinliğinden rahatsız oluyorlar. Bunun için de, paralel yapı gibi oluşumları da kullanarak bilinçli bir şekilde ekonomiye saldırıp, halka düşmanlık yapıyorlar.

Bölgedeki gençlere düşmanlık besleniyor

Ekonomi geliştikçe, istihdam, yatırım imkanları arttıkça, özellikle gençlerin geleceğe dönük umutları güçlendikçe, bazı istismar siyasetleri sonuç vermemeye başlıyor. Dolayısıyla bence bilinçli bir şekilde ekonomiye saldırılıyor. Bir taraftan 'Niye hizmet yok' gibi propaganda yapılıyor, diğer yandan aynı kişiler bölgeye yönelik yatırım ve hizmetlere saldırıyor. Güneydoğu'da huzuru bozmak isteyenlerin amacı, gençlere olan düşmanlıklarıdır.

Yatırımcılara baskı yapılıyor

Türkiye'de eski vesayet biçimleri giderek ortadan kalkarken, paralel yapılanma gibi yeni birtakım vesayet biçimleri oluşturmaya çalışanlar var. Belirsizliğin arttığı, ön görülebilirliğin azaldığı ortamda insanlar yatırım yapmak istemiyorlar, uzun vadeli planlama yapamıyorlar. İş dünyasının üretken alanlara yönlendireceği kaynakları maalesef meşru olmayan baskılarla başka yerlere kanalize ederek üretkenliği azaltan yapılanmalardır. Paralel yapılanma elbette ekonomiyi hedefliyor.

En büyük teşvik çözüm süreci

Hükümetimiz döneminde başlatılan ve hızla ilerleyen çözüm süreci en büyük teşvik aslında. Yatırım ortamı dediğimiz bir hadise var. O yatırım ortamının birinci şartı huzur, güven ve emniyet ortamı. Öyle bir ortam oluşmadığı sürece hiç kimse yatırım yapmıyor. Çözüm süreciyle birlikte özel sektörden, bölgeye çok net bir yöneliş yaşandı. Çözüm Süreci'nin adı bile tek başına yetti. Henüz Süreç tamamlanmadığı halde, özel sektörde ciddi bir hareketlenme oldu. OSB'lerde yatırımcılar yer bulamaz oldu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber