Yerel yönetimler, merkezden bağımsız karar yetkisine ve aldığı kararları hayata geçirebilecek 'özerk değil' bağımsız bir bütçeye sahip olmalıdır.

Haber Giriş : 24 Şubat 2004 22:55, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yerel yönetimler, merkezden bağımsız karar yetkisine ve aldığı kararları hayata geçirebilecek 'özerk değil' bağımsız bir bütçeye sahip olmalıdır.

Yerel yönetimlerin, demokrasinin ana ögelerinden birini oluşturduğu üzerinde aşağı yukarı herkes hemfikir. Dünya milletlerinin kendi tarihi, sosyolojik yapıları ve coğrafyaları farklı da olsa yerel yönetimler demokrasilerin temel dinamiği sayılabilir. Fakat siyasal temsilcilerinin ve ekonomistlerin yerel yönetim kavramına yükledikleri anlamı herkes çok farklı yorumlayabiliyor. Örneğin ülkemizde kimileri kamu yönetimi temel yasa tasarısını ve yerel yönetimler yasa tasarısını devletin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden bir unsur olarak görürken, kimileride AB sürecinde demokratikleşme için önemli bir çaba olarak görmektedir. Üstelik muarızlarının aksine, merkezi yönetimi güçlendireceğini de iddia etmektedirler.

Şu da bir gerçek ki, kamunun ve yerel yönetimlerin yeni bir yapıya kavuşturulması gereği üzerinde herkes hem fikir. Böylesi bir süreç, Türkiye'ye tuhaf bir paradoks yaşatırken, aynı zamanda ilginç bir kaotik sürece doğruda itmektedir. Tam bir "paradigmalar savaşı". Üstelik kimileri "cumhursuz cumhur" ve demokrasi adına "gerilla mücadelesi" vermeyi vaaz edebiliyor. Hangi tür gerillayı kasteddiği (kır mı, şehir mi yoksa gırgır mı?) anlaşılmayan muhalefet cephesinin karşısında yer alanlar da, yeterli ve doyurucu bir açılımda bulunamıyorlar. Üstelik kamuya açıklandığından bugüne 4-5 defa değişmiş bir yasa taslağına ilişkin hükümetin atadığı bürokratlar, sorulan sorular karşısında şaşakalıyorlar, onları izleyenler de şaşakalıyor tabiatıyla. Asıl üzücü olan ise bu yasa tasarılarını esas aldıklarını iddia eden bazı bürokratlar "yeni çalışmaları" kamuoyuna sunmaya başladılar bile.. Örneğin, MEB Teftiş Kurulu'nun yaptığı eğitimde performans değerlendirmesi çalışması. Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nun arka planını oluşturan temel kavramların, "değerli" Bakanlık Müfettişleri ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı üyeleri tarafından bile yeterince anlaşılmadığının iyi bir göstergesi. Bu ve benzeri çalışmalar bir başka yazının konusu, biz yine dönelim ana temaya, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine, devletin küçültülmesine..

Hiçbir şey tek başına anlamlı değildir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini önermek sadece bu güne mahsus bir tartışma değil. Prens Sabahattin, bu toprakların insanı en azından. Prens Sabahattin aynı zamanda özel girişimciliğe de (Teşşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet tezi) vurgu yapmış bir düşünür, yani işin özeti kapitalist kalkınma modeline. 1980'lerden bu güne, aslında değişen hükümetler dışında izlenen ekonomi politikaları birbirini izleyen süreçler olarak devam edegelmiştir. Yukarıda yürütülen tartışmaların dışında, korkumuz güçlü bir şekilde merkezi iktidara gelen ve yerel yönetimlere de %50'nin üzerinde gelmesi kuvvetle muhtemel AKP'nin, cumhuriyeti cumhurla buluşturuyoruz, demokrasiyi yurt sathına yayıyoruz telaşı ve seyirlik oyunu içinde neoliberalizmin dünya ölçeğinde süren hegemonyasını kabul ederek, borçlar aracılığıyla hortumlanan devlet bütçesinin yanında, belediye bütçelerinin ve yerel her tür kaynağın hortumlanmasının önünü açmasıdır.

1990'lardan günümüze dünya ölçeğinde Keynesyen politikaların (sosyal devlet anlayışının) terk edildiği bir süreç yaşıyoruz. Dünya ekonomik düzeni, adeta şirketlerin eline geçmiş durumda, Soros'un açıklamalarıyla bir çok ülke ekonomisi ciddi sarsıntılar geçiriyor, ABD ekonomisini ve dolayısıyla devletini, kimlerin hangi araçlar ile yönettiği ortada. Girişimciliği ve sermayenin serbestisini demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak değerlendiren yaklaşımlar, devletin ekonomik yaşamda yer almasını şiddetle eleştirip bunu demokrasinin büyük ayıbı olarak lanse ettiler. Bu konu da siyaset bilimcilerin ve ekonomistlerin işi, işi erbabına bırakalım ve devam edelim..

Kamu yönetimini yeniden yapılandırmayı ve yerel yönetimleri güçlendirmeyi hedefleyen AKP hükümeti, merkezi yönetimin yetkilerini ve gelir kaynaklarını hiçbir şekilde yerel yönetimlere devretmemekte, en azından bu konuda cimri davranmaktadır. Bu da ilgili yasaları sulandırmakta, bunun da ötesinde yerel yönetimleri sadece yetkilendirmekte, özerkleştirmektedir. İlgili yasa tasarılarında, merkezi yönetimin yerel yönetim üzerinde olduğunu düşündüğünden iktidar hakkından vazgeçmemekte, yerel yönetimlere kaynak olarak ta kamu mallarının özelleştirilmesinden sağlanacak gelirleri işaret etmekte.

Son yıllarda yaşanan darboğazlar, ekonomik ve siyasal yolsuzluklar halkın devlete ve siyasetçilere, onların siyasi partilerine güvenlerini kaybetmelerinin önemli bir nedeni oldu. Bir paradoks olarak görünse de, yaklaşık 2 yıllık bir ömrü olan AKP'nın tek başına iktidara gelmesinin önünü açan da bu güvensizlik ortamıydı. Aslında bir çok ülke (örn. ABD, İngiltere) halkın devlete duyduğu güvensizlik üzerine büyük, kapsamlı ve "derin" yeniden yapılanmalara gitmişlerdir.

Farklı deneyimlere sahip ülkemiz kamu yönetimi sistemi, artık bir çıkış yakalamak zorundadır. Bunu ülkemizin siyasal yelpazesinde yer alan tüm politik gruplar, STK'lar, siyasi partiler ve vatandaşlar da söylüyor. Bu konuda efkar-ı umumiyenin ortak bir oyu var. Fakat bu nasıl olacak? Burada Gordiyon düğümünü çözecek kavramların üzerinde uzlaşmak gerekiyor. Yerel yönetimler, merkezden bağımsız karar yetkisine ve aldığı kararları hayata geçirebilecek 'özerk değil' bağımsız bir bütçeye sahip olmalıdır. Bunun için de, yerel yönetimi yürütmek için seçilmişlerden, merkezi hükümet tarafından daha yetkili ve etkili atanmış bir gücün olmaması gerekir. Yani yerelde güçlerin 'ikiliği' olmaması gerekir. Gözetilmesi gereken diğer bir husus ise, yerel kaynakların merkezi yönetimle nasıl ve hangi hukuki zeminde paylaşılacağının ilkelerinin belirlenmesidir. Diğer bir önemli bir mesele de, ülkemizde maalesef gittikçe derinleşen bölgeler arası eşitsizlik..? Bu eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına ilişkin eşitlikçi, adaletli ve hakkaniyetli bir yöntemin nasıl izleneceği ve asıl gözetilecek olan kamu yararı mı, özel teşebbüsün yararı mı..?

Buyurun tartışalım.. Tartışırken de bazı kavramları da tartışma gündemine almakta yarar var, stratejik yönetim, stratejik planlama, vizyon geliştirme, toplam kalite yönetimi, performans değerlendirme, performans bütçeleme, vizyon geliştirme, öğrenen örgüt gibi..

Ahmet Suat

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber