Oruç baştan sona kadar bir zikirdir

Kur'an'da, Allah'ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiştir. Zikir için hiçbir şart ileri sürülmemiştir. Gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli, abdestsiz zikir yapılabilir

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 03 Temmuz 2015 08:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Oruç baştan sona kadar bir zikirdir

Yrd. Doç. Dr. Kamil Yaşaroğlu

Günlük hayatımızda çoğu zaman ihmal ettiğimiz hususlardan biri de Allah'ı anmaktır. Yerken, içerken, bakarken, konuşurken, dinlerken, yürürken, kazanırken, harcarken, dinlenirken, karar verirken Allah'ın bizi gördüğünü hatırlamak, dili Allah'ın adıyla hareket ettirmek hayata anlam ve değer Katar.

Kur'an'da, Allah'ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle Sabah akşam çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiş, O'nun zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış, Allah'ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden önemli sayıldığı ifade edilmiştir. Zikrin kalp huzuruna, kurtuluşa ve bağışlanmaya vesile olacağı vurgulanmış, mal ve evladın müminleri Allah'ı anmaktan alıkoymaması gerektiği, gerçek müminlerin ticaret ve alışveriş gibi dünya işleri sırasında bile Allah'ı anmaktan geri durmayacakları belirtilmiştir.

İbadetlerin sıhhati için belli şartlar gerektiği halde zikir için hiçbir şart ileri sürülmemiştir; gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli, abdestsiz zikir yapılabilir. HASAN-ı Basri, kimseye hissettirmeden Allah'ı anmanın sevabının çok büyük olacağını, ancak haram karşısında Allah'ı hatırlayıp haramdan kaçınmanın daha da üstün olduğunu belirtmiştir. Namazdan kurbana kadar bütün ibadetler Allah'ı hatırlamak veya hatırlatmaktır.

Kur'an da zikirdir

Ezan zikirdir. Hac zikirdir. Oruç baştan sona bir zikirdir. Kur'an mükemmel bir zikirdir; her ayeti, her kelimesi hatta her harfi bir zikirdir. Selam vermek, mümin kardeşimiz için gıyabında dua etmek, her meşru işe besmeleyle başlamak, bitirince hamdü senada bulunmak, sinirlenince ya da zorluklarla karşılaşınca 'la havle ve la kuvvete illa billah' (Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur), bir sıkıntıya düşünce 'hasbunellah ve ni'mel vekil' (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir), bir kusur işlendiğinde 'estağfirullah', bir vefat haberi işitince 'İnna lillah ve inna ileyhi raciün' (Şüphesiz ki biz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz), hoşa giden bir şey görünce "maşallah" demek, doğal afetler karşısında "Allah'ım, sana sığınırız, bizleri helak etme. Afiyet ver" şeklinde dua etmek; maddi sıkıntılarla karşılaştığımızda "ya Rabbi! acizlikten, miskinlikten ve cimrilikten sana sığınırız" diye yalvarmak, kısacası hayatın her anını zikir ve dua örgüsüyle örebilmek dil, kalp ve bedenle yerine getirilen bir kulluk borcudur.

İlim tahsil etmek iyiliği emretmek

Her iyi davranış zikrin eyleme dönüşmüş halidir. Bu açıdan baktığımızda sadaka imkanı doğduğunda verebilmek, ezanı duyunca namaza yönelmek, dua etmekten haz alabilmek ve rabbimizin bizi dinlediğini hissedebilmek, Kur'an okumak ve öğretmek, ilim tahsil etmek, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, yakınları ziyaret etmek hepsi birer zikirdir.

Tesbihat da zikirdir. Hz. Peygamber bir gün Safiyye validemizi önündeki hurma çekirdekleriyle tesbihat yaparken gördü ve "Böyle sayarak Allah'ı tesbih etmenden daha faziletli bir şey öğreteyim mi?" diye sordu. "Evet!" cevabını alınca "Sübhanallahi adede halkıhi (Allah'ı yarattıkları sayısınca tenzih eder ve yüceltirim)" de" buyurdular. Bir başka vesileyle de Cüveyriye validemize şu zikri öğretmiştir: Sübhanallahi ve bi hamdihi adede halkihi ve rıda nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatih (Allah'ı mahlukatı sayısınca, razı olacağı şekilde , arşının ağırlığınca, kelimelerinin adedince tesbih ederim".

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber