Demokrat Der: "Seçimlerde yeterli oyu alamayan, ancak Rektör olarak atananlar istifa etmelidir."

Haber Giriş : 07 Temmuz 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

DEMOKRAT ÖĞRETİM ELEMANLARI DERNEĞİ'NİN REKTÖRLÜK ATAMALARI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

06/07/2004
Son rektörlük seçimlerinde yaşadığımız olaylar üniversitelerin, YÖK'ün ve Cumhurbaşkanı Sayın A. Necdet SEZER'in kamu gözündeki imajlarının bir kez daha yara almasına yol açtı. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, öğretim üyelerinin altı aday seçerek YÖK'e, YÖK'ün bunu üçe indirerek Cumhurbaşkanı'na göndermesi ve bu üç adaydan birini Cumhurbaşkanı'nın ataması şeklindeki seçim sistemi "Hukuk Devleti" ilkelerine uymamaktadır. Bu sistem YÖK ve Cumhurbaşkanı'na istedikleri keyfilikte davranabilme yetkisini vermektedir. Bu yüzden her seçim döneminde üniversite bir sancı yaşamakta, YÖK ve özellikle Cumhurbaşkanı üstlendikleri sorumlulukları ölçüsünde yıpranmaktadırlar. Şüphesiz en etkileyici sorumluluk Cumhurbaşkanının üzerinde kalmaktadır.

05/07/2004'te açıklanan atamalar rektör seçimlerinde uygulanan sürecin çarpıklığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı Sayın A. Necdet SEZER'in yazılı hukuka uyarken demokrasiyi ve vicdanlarda yerleşik doğal hukuku gözardı etmesi en çok oy alan adayları görmezden gelmesi, öğretim üyelerinin seçmediği kişileri ataması üniversite çevrelerinde hayret, gülümseme ve soru işaretleriyle karşılanmıştır.

Demokrat Öğretim Elemanları Derneği olarak böyle bir uygulamayı incitici bulduğumuzu belirtmek istiyorum. Ne yazık ki, şu aşamada "Demokratik Hukuk Devleti" ilkelerine uygun bir düzeltme yapma şansı da bulunmamaktadır. Kendileriyle ilgili en önemli konularda dahi öğretim üyelerinin hiçe sayılması herhalde onları "memurlaştırma" eylemlerinin bir parçası olmalıdır. Bu şekildeki memurlaştırma girişimleri Türkiye'nin boğazını sıkmakla aynı şeydir. Öğretim üyeleri memurlaştırılmış bir üniversiteye sahip olan ülkenin gelecekle ilgili herhangi bir şansı olmadığını en önce sayın A. Necdet SEZER'in bilmesi gerekir.

Bugün beş ayrı üniversitede akademisyenlerin iradeleri küçümsenirken bir hata daha yapılmıştır. Bu hata ilk de değildir ve kalıcı bir teamüle dönüşme tehlikesini de taşımaktadır. Üniversiteyle ilgili hatalar toplumda çok derin olumsuz izler bırakmakta, insanların ümitsizliğe düşmesine yol açmaktadır. Böyle sonuçlar doğuracak uygulamaları sürdürmenin kimseye bir yararı da yoktur. Şimdi ne yapılabilir:

1. Öğretim üyeleri kendilerinden beklenen "yüce davranışlar sergilemeli"; demokrasiye ve hukuk devletinin üstünlüğüne bağlılıklarını, her şeye rağmen kanunlara saygılı olduklarını göstermelidirler.

2. Üniversitenin hâlâ ayakta kalabileceğini göstermek açısından, yine üniversiteden demokratik bir çığlık yükselmeli; bu çığlık, tüm sorumlulara yok olmakta olan değerleri bir kere daha hatırlatmalıdır. Bu çerçevede seçimlerde gerekli oyu alamayan ve fakat Cumhurbaşkanı tarafından Gazi Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Kadri YAMAÇ, Fırat Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Hamdi MUZ, Erciyes Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Cengiz ULUTAŞ, Cumhuriyet Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Mehmet BAKIR ve Trakya Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Enver DURAN hemen istifa etmeli ve görevin en çok oy alanlara verilmesine imkan sağlamalıdır. Böyle bir saygıdeğer jest karşılığında çoğunluğun belirlediği birinci adaylar da eşdeğerde bir fazilet gösterip yeni bir seçime yol açmalıdır.

3. Üniversite kendi iradesine "ipotek" koyma çabalarına alet edilen böyle bir seçim sistemini reddetmeli, bununla ilgili çalışmalara kazandığını ve kaybettiğini düşünen herkes katılmalıdır.

4. Seçim sistemi gibi daha pek çok problemin çözümünde üniversite, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek, özgürlüğünü kısıtlayıcı tüm engelleri kaldırmaya çalışmalıdır.

Son olarak şunları söylemek isterim: Şu anda üniversiteyi rencide eden bir uygulama ile karşı karşıya bulunuyoruz. Aslında daha pek çok kurumun ve kuruluşun bu şekilde rencide edildiği bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Bugün Dünya'da ve Türkiye'de başdöndürücü ilerlemeler, özellikle insan hakları ve özgürlükler konusunda çok olumlu gelişmeler bulunmaktadır. Ancak bazı kişi ve kurumların bu ilerleme ve gelişmelerin farkında olmadıkları görülmektedir. Çağı anlayanlarla, anlamayanlar arasında bir mücadele sürmektedir. Bunun hemen kazanılacak bir mücadele olmadığını da unutmamak gerekir. Toplumun yaşaması gereken, anlaması gereken süreçler vardır. Bu süreç hızlı bir şekilde devam etmektedir. İnanıyoruz ki, bu süreç sonunda iyi, doğru ve güzel olan kazanacaktır. Tarih bunu böyle demektedir.

Üniversiteler olarak hiç aksatmadan yapmamız gereken şey, her zaman, her koşulda toplumun önünden gitmek, karanlıkları aydınlatmak, hukukun üstünlüğünü hakim kılmada demokrasi ve insan hakları savunuculuğunda tavizsiz bir duruş sergilemektir.
Saygılarımla.

Prof. Dr. Şükrü KOÇ
Genel Başkan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber