Tarımsal üretimde planlama nasıl olmalı?

Tarımsal üretimde planlama nasıl olmalı? Üretim neden pahalıya mal oluyor? Üretimde çiftçinin kılavuzu kim? İklim ve su tarımsal planlamanın neresinde? Kurağa dayanıklı alternatif bitkiler üzerinde yeterince çalışılıyor mu?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 19 Kasım 2021 11:19, Son Güncelleme : 19 Kasım 2021 11:21
Tarımsal üretimde planlama nasıl olmalı?

Tarımsal üretimde planlama nasıl olmalı? Üretim neden pahalıya mal oluyor? Üretimde çiftçinin kılavuzu kim? İklim ve su tarımsal planlamanın neresinde? Kurağa dayanıklı alternatif bitkiler üzerinde yeterince çalışılıyor mu?

Tarımda kuraklığa göre planlama ne kadar gerçekçi?

Meteorolojinin Temmuz 2021 raporlarına göre Türkiye'nin yarısında olağan üstü kurak olduğu ifade ediliyor. Özellikle doğu ve iç bölgeler tarımsal faaliyeti sınırlandıracak derecede kuraklıkla boğuşuyor. Bu durum gittikçe kronik kuraklığa dönüşüyor.

İklim verilerine göre ülkemizde ortalama yıllık yağış miktarı 645 mm olmasına rağmen, İç Anadolu Bölgesinde 388 mm, Akdeniz'de 750 mm, Doğu Anadolu'da 611 mm, Karadeniz'de 816 mm, Marmara'da 640 mm, Ege'de 672 mm, Güneydoğu Anadolu'da 609 mm olarak gerçekleşmektedir.

Tarımsal üretimdeki plansızlık, çiftçi ve üreticiyi kendi başına üretim deseni belirlemeye itmektedir. Bu durum tarımsal imkanları yeterli bazı bölgeler dışında özellikle yağış miktarı düşük ve sulama imkanları kısıtlı olan bölgelerde tarımsal üretime olumsuz yansımaktadır. Kimi zaman fazla su tüketen bitkiler ekilmekte, çoğu zaman su temini için su kaynakları doğru kullanılmamakta, verimi arttırmak için fazla miktarda gübre kullanılabilmektedir. Sonuçta da hem üretim düşük çıkmakta hem de su ve toprak dengeli kullanılmamakta ve tarımsal açıdan çok yönlü kayıplar yaşanmaktadır.

Tarımda verimlilik uygun zamanlarda, uygun şartlarda ve uygun miktarda suyun kullanılması ile doğru orantılıdır. Özellikle tarla bitkilerinde ek sulamaya ihtiyaç duymadan belli bir verim düzeyinde üretim yapabilmek için o bölgede yıllık yağışın 700 mm'nin altına düşmemesi gerekmektedir. Bununda büyük bir kısmı bitkinin ekim ve gelişme döneminde gerçekleşmelidir. Bu durumda ülkemizdeki yağış miktarı oldukça yetersiz kalmaktadır. Ek sulama yapılacak alanlarda su kaynaklarının da giderek azaldığını dikkate alırsak çok titiz bir üretim planlaması yapmamız gerektiği tartışma götürmez bir şekilde ortadadır.

Öncelikle planlamaya nereden başlanmalıdır?

Az miktardaki sudan en yüksek faydayı sağlamak ve üretimi de belli bir seviyede tutmak için bölgelere göre tarımsal üretim planı yaparak uygulamaya geçmek gerekmektedir.

Şu ana kadar tepeden başlayan planlamaların başlangıç noktası yanlıştır. Sahadan başlanmalıdır. Her ne kadar planlamaların tepeden başlanmadığı, sahadan başlandığı sık sık dile getirilse de, uygulamaya aktarmadaki başarısızlıklar planlamanın sahadaki şartlar baz alınarak yapılmadığını ispatlar niteliktedir.

Çiftçiye kılavuzluk yapacak Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri idari yapıları gereği daha çok yönetimsel işlere mesai harcamakta, bölgenin üretim desenine gereken önemi vermemektedir. Ziraat fakülteleri akademik yapıları gereği eğitim ve öğretimi, akademik çalışmaları öncelemekte ve bölgesel üretim konusuna yeterince eğilmemektedir. Her bölgenin şartlarına göre araştırma yaparak üretime kılavuzluk yapmak maksadıyla var olan Araştırma Enstitüleri, alışılan ve popüler olan belli bitki tür ve çeşitlerinin dışında, bölgenin şartlarına göre alternatif bitki türü ve çeşidi tespit etme, araştırma yapma konusunda çiftçiye kılavuzluk yapmada geri kalmaktadırlar.

Örneğin su miktarının azlığının, yani kuraklığın önemli derecede öne çıktığı iç ve doğu bölgelerde hala çiftçi buğday haricinde ekebileceği bitki konusunda kılavuzsuzdur. Bu bölgelerde nadas alanları doğru değerlendirilememekte, suya daha az ihtiyaç duyan bitki tür ve çeşitleri tespit edilip öne çıkarılarak üretime dahil edilememektedir. Bu durumda üretici popüler bitkilere ve piyasada para edeceğini düşündüğü bitkilere yönelmektedir. Bunun sonucunda da çoğu zaman fazla besin ve su isteyen bitkiler tercih edilmekte ve böylece de topraklar aşırı gübreden çoraklaşmakta su kullanımındaki denge bozulmaktadır. Bu alanlar için atılacak ilk adım fazla su isteyen ve toprağı yoran bitkilerin bu alanlarda yetiştirilmemesi olacaktır.

Bölgelerde düzenlenen tarımsal organizasyonlarda öne çıkarılması gereken alternatif bitki tür ve çeşitleri, popüler türlerin gölgesinde kalmakta çiftçi ve üreticiye yeterince tanıtılmamaktadır. Çünkü bütüncül planlama yapılmamaktadır.

Alternatif bitki tür ve çeşitleri dikkate alınarak bölgesel ekolojik şartlara göre üretim deseni yeniden planlanmalıdır

Yağış ve su imkanları kısıtlı bölgeler için kurağa toleranslı, korunga, mera tipi yem bitkileri, çalı formundaki yem bitkileri gibi hayvancılığa da katkısı olacak bitki tür ve çeşitlerinin yanında özellikle nadas alanları ve ekim nöbeti için öne çıkan keten, kolza, pelemir vs. gibi yağlık özelliği olan alternatif bitkiler ve bazı baklagil bitkileri gündeme alınmalı, üzerinde çalışılmalı ve çiftçiye tavsiye edilmelidir. Hayvancılığın yem sorunu ve ülkemizin yağ ihtiyacı düşünülürse bunun önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Tarımsal üretimin ekolojik ve ekonomik şartlar dahilinde, iklim ve toprak yönünden yönetilebilir bir şekilde, ülkenin idari yapısına uyumlu bölgesel tarım havzaları bağlamında planlanması gerekmektedir. Bunun içinde sahadan başlanmalıdır. Planlama saha merkezli olmalıdır. Bölgelerin ekolojik ve ekonomik şartlarına uygun alternatif bitki tür ve çeşitleri gündemdeki yerini almalıdır. Saha merkezli planlamanın ve sahada olmanın karşılığı budur. Bölge bölge gezip iyi dileklerde bulunmak sahada olmak değildir. Belli bitkileri baz alarak tarımımızın dünyadaki sıralamasını gündem etmek tarımda iyi olduğumuzu, tek başına açıklamaya yetmez.

Popüler ve üretimi yaygın bitkiler üzerinden tarımı ve tarımsal üretimi yorumlamak, tarımın geleceğini şekillendirmek ve planlamak tek başına yeterli olmamaktadır.

Tarımsal üretimde marjinal alanların ve su kısıtı olan alanların belirleyiciliği artarak devam etmektedir

Artık tarımda belirleyici olan marjinal alanların ve su kısıtı olan alanların doğru değerlendirilmesi, bu alanlar için alternatif bitki tür ve çeşitlerinin araştırmaya konu edilmesi ve üretime dahil edilmesidir. Su, toprak yapısı, ekolojik şartların belirleyiciliği ancak bu tür bir planlamayla aşılabilir.

Kuraklığın gittikçe ciddi bir boyut kazandığı, tarımsal üretimde verim düşüklüğünün ve insanların su kullanım kıtlığının önemli ölçüde yaşanmaya başlandığı bunun yanında gelinen ekolojik şartların tehlikeli manada biyolojik çeşitlilik kayıplarına yol açtığı, orman yangınlarının artmasına sebebiyet verdiği de görülmeli ve tarımsal planlamalar, uygulanabilir su ve ekolojik şartlar göz önüne alınarak tekrar planlanmalıdır.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber