Çaycı-kapıcı fişiyle akademik kariyer!

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 06 Mart 2007 07:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

Prof. Hatipoğlu 'Karikatür Üniversite' kitabında kendisi hakkında doldurulan fiş için kapıcısı ve komşusundan bilgi istendiğini yazdı. Aşkın davasında da akademisyenlerin çaycı tarafından fişlendiği anlaşılmıştı

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu üniversite yönetimi tarafından fişlendiğini, evine gönderilen kişiler tarafından kapıcısı ve komşusuna eve giren çıkan kişilerin sorulduğunu açıkladı. 20 yıl önce kurduğu Tüm Öğretim Üyeleri Derneği çatısı altında YÖK'e karşı eleştirilerini yıllardır esirgemeyen Prof. Hatipoğlu, önümüzdeki hafta baskısı yapılacak olan 'Karikatür Üniversite' başlıklı adlı yeni kitabında 'Fişli üniversite'yi yazdı. Hatipoğlu kitabında ayrıntılı anlattığı akademik hayattaki fişlenme olaylarını ilk kez Yeni Şafak'a anlattı.

KAPICI-KOMŞU-MUHTAR

Fiş işinde en çok başvurulan kişilerden birinin apartman kapıcıları olduğunu belirten Hatipoğlu, 'Cumhurbaşkanı Sezer TRT Genel Müdürlüğüne atanması için önerilen kişi için fişçi memurlarını kapıcısına göndererek bilgi almış ve atamayı ret etmiştir. Nitekim Başbakan Erdoğan, bu tavrı, 'Müsteşarı kapıcıya soruyor' diyerek eleştirmiştir. Türkiye'de kapıcı, komşu ve köyde ise muhtar, fişlenmek solculara 'mahsus' olduğundan, önemli kişilerdir. Bunlar o kişinin geleceğini karartabilirler. Resmi ideolojinin muhafızı rektörler ve YÖK, kapıcı-muhtar-komşu üçlüsünün görüşüyle nice insanın akademik geleceğini köreltmişlerdir. Kendi adıma söyleyebilirim, kapıcımız Durak ile komşumuz Cemil, sıklıkla, 'Hocam sizi soruyorlar' demişlerdir. Bu tür olguları fişliler çok iyi bilirler' dedi.

EVE GİREN ÇIKAN LİSTESİ

Yeni kitabında bahsettiği kendi fişlenme olayını Yeni Şafak için daha da açan Hatipoğlu, 'Kapıcımız Durak'a 3 veya 4 ayda bir gelip evime gelip gidenleri soruyorlar. Kimlerin geldiğine göre birşeyci olacağım, Atatürkçü, irticacı, sağcı, solcu.. Bu uygulamaya tüm öğretim üyeleri maruz kalıyor' diye konuştu. Hatipoğlu kendisini fişleyenlerle tanışmasının sınır ötesine de taşındığını söyledi. Yıllar önce Paris'e gittiğinde orada bir güvenlik görevlisinin hemen yanına geldiğini ve kendisi ile sohbete başladığını da anlatan Hatipoğlu, 'O güvenlik görevlisi arkadaş 'Hocam ben sizi çok iyi tanıyorum' diyerek evime giren çıkanların isimlerini saydı. Ben çok şaşırdım. 'Hocam evinizin karşısına çiçekçi açmıştık hatırladınız mı?' diye sordu.Çiçekçiden eve giren çıkanlar listelenmmiş, fişleyen arkadaşı da sonra Paris'e görevlendirmişler' dedi.

ATİLLA İLHAN MİMLENMİŞTİ

'Fişlenme, Türkiye'de pek çok insanın yaşadığı olgudur' diyen Hatipoğlu Şair Attila İlhan'ın ilk mağdurlardan olduğunu şöyle anlattı: 'Atilla İlhan, Nazım Hikmet'in bir şiirini kız arkadaşına yazdığı için, 10 Aralık 1941'de İzmir Erkek Lisesi birinci sınıfından 16 yaşındayken kovulmuş (yazıda aynen böyle yazar) ve ömür boyu okuma hakkı elinden alınmıştır. Lisenin bu kararı Maarif Vekilliğı tarafından onanmıştır (1 Aralık 1941 tarih ve 5122/7-36704 sayılı emir). İlhan, o yılları anlatırken, 'Herkes bana istikbali mahvolmuş bir çocuk gözüyle bakıyordu' diyor. O tarihlerde mimlenen kişiye 'mimli' deniyordu. Şimdi ise fişleme ve fişli sözcükleri kullanılıyor. Attila İlhan'ın babasının uzun hukuk savaşından sonra oğlu okuma olanağına kavuşabilmiştir. Ama, Altan Öymen'in deyişiyle, artık Attila İlhan solcu olarak 'mimlenmiş' gençtir.'

Kenyalı, Türk olmaktan nasıl gurur duyabilir ki?

Hatipoğlu öğretim üyeleri için her yıl doldurulan gizli sicil belgesinde 2 farklı soru sorulduğunu ve fişlemenin YÖK tarafından resmi hale getirildiğini öne sürdü. Hatipoğlu kitabında gizli sicil belgesinin fişleme olduğunu 'Dolduranlar dekan, rektör ve YÖK Başkanıdır. Belgede sıralı sicil amirlerine iki soru ve 'nihai kanaat' sorulmaktadır. İlk soru şudur: 'Yükseköğretim Kanunu'nun 4. ve 5. maddelerinde belirtilen amaç ve ilkeleri gerçekleştirmedeki tutumu ve uyumu': (4. maddeden bazı satırlar: Öğrencilerini Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref mutluluğunu duyan .... olarak yetiştirmek.) Amaç, öğretim üyesinin Atatürkçülüğü başta olmak üzere, devlete bağlılık, devletin resmi ideolojisine uyum düzeyini öğrenmektir' şeklinde anlattı.

BÖYLE MADDELER OLMAMALI

'Bu tip değerlendirmeleri kim yapar' diyen Hatipoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bugün üniversitelerde Atatürkçülüğü sırf ticaret olarak kullanan ve Atatürkçülükten geçinen, okumaz-yazmaz, Atatürkçülüğü bilmeyen pek çok dekan ve rektör vardır. Bunlar böyle bir değerlendirmeyi yapabilirler mi? Yapamazlarsa, istihbarat görevlilerinden gelen işarete göre mi yazıyorlar? Büyük olasılıkla yukarıdan gelen buyruklara göre bunlar yazılıyor. Bir üniversite yasasında bu şekilde amaç maddeleri olamaz, olmamalıdır. Öğretim üyesi Kenya'lı, Kamerun'lu bir öğrenciye Türk olmanın gurur ve mutluluğunu kazandıramaz. Buradaki asıl amaç, öğretim üyesinin devlet ideolojisine bağlılığını öğrenmek; bir deyişle, bu yolla fişlemektir.'

Fişleri tazele demli olsun

Hatırlanacağı üzere Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Yücel Aşkın davasında, müdahil avukatı Rektörlük çaycısının rektör Aşkın'a verilmek üzere hazırlanmış ve içinde öğretim görevlilerinin eşlerinin türban takıp takmadığına dair belgeleri mahkemeye sunmuş ve Rektörlük çaycısı İzzet Öztürkçü'nün tuttuğu notların yer aldığı iki sayfalık belgeye dair Aşkın bu notların kendisine iletildiğini ve altında kendi el yazısıyla notlar bulunduğunu da kabul etmişti. Yeni Şafak haberi 'Fişleri tazele demli olsun' başlığıyla vermişti.

Doğramacı komünist oluyordu!

Hatipoğlu kitabında YÖK'ün kurucu başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın fişlenmesini şöyle anlattı: 'Doğramacı 1954'te profesör olurken AÜ Tıp Fakültesi Dekanı, devleti komünizmden kurtarmak aşkına, jüri başkanına telefon ederek, işlemlerin durdurulmasını istiyor ve, 'Doğramacı hakkında komünist olduğuna dair ihbar aldık' diyor. MİT'ten konu hakkında bilgi alan Doğramacı'ya, günün Başbakanı Adnan Menderes,'Bizim kanaatimize göre size devletin en gizli belgeleri bile emanet edilebilir' diyor ve Doğramacı ertesi gün profesör oluyor. Doğramacı'nın komünist olduğu ortaya çıksaydı üniversite onu belki de profesör yapmayacaktı.'

Bilimdışı yaklaşımla yapılıyor

Kırıkkale Üniversitesi eski rektörü Tahsin Nuri Durlu'nun kendisine açtığı tazminat davası nedeniyle incelediği davayı örnek veren Hatipoğlu, 'Fişçilikte dekanlar kullanılmakta; diğerleri ona uymaktadır. Söz konusu dosyadan çıkardığımız bilgilerden bir örnek verebiliriz: Prof. Dr. M.C.'ye ait sicilde 1. soruya verilen not şöyle: 1998, 1999, 2000, 2001, 2002 yıllarında çok iyi, 2003'te zayıf, 2004 ve 2005 yıllarında Orta; Yrd. Doç. Dr. K.A. için 2001 yılında çok iyi, 2002 ve 2003 yıllarında zayıf, 2004 yılında iyi olarak yazılmıştır. Rektör, sevmediği zamanlarda öğretim üyesinin sicilini bozmakta. Öğretim üyesi rektör adayı oldu ya da olacaksa, rakip kişinin Atatürkçülüğü zayıf oluyor' dedi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber